11 Eki 2010

Mario Vargas Llosa


Perulu yazar Mario Vargas Llosa 2010 yılı Nobel Edebiyat Ödülünün sahibi oldu.

Neden Llosa ?

“For his cartography of structures of power and his trenchant images of the individual’s resistance, revolt and defeat.”

Türkçesini yorumlayalım:

“Güç dengelerinin arasında direnen, isyan eden ve mağlup olan bireylerin yaşam alanlarının topoğrafyasını çıkaran bir yazar olduğu için …”

Veya :

“İktidar yapılarının haritasını çıkarması ve bireysel direniş, isyan ve yenilginin etkili tasvirini yapması….”

Nobel Komitesinin bu yıl vurgu yaptığı iki ana konu var:

  • Birey, (İsyan,direniş,yenilgi)
  • İktidar,(Güç dengeleri,baskı)

Devlet ve birey ilişkileri…..

Modernitenin insanlara ne vaad ettiği düşünülürse, yeni toplumunartık ulusal veya federal hukukla korunan bireyi, kendi yarattığı devletin giderek kurbanı durumuna düştüğünün farkına varıyordu.

Modernitenin bireye vaad ettiği “idealar dünyası” dünyaların yani, “ütopya” ve “heterotopya” arasında gidip gelen bireyin kafası çok karışıktır: şiddet tekelini elinde tutan, kendi yarattığı devletin işkence ederek kölesi durumuna geldiğini görmek bireyde bir şok yaratmıştır.( Bak:http://yavuzcekirge.com/?p=938)

Devletle çeliştiği noktalarda tek ya da örgütlü olarak verdiği mücadele çok ağır bir cezalandırmaya dönüşebilmekte, giderek geniş halk kitlelerini köleleştiren hukuk dışı bir siyasi rejime doğru hızla kayan örnekler oluşabilmektedir.

Bireyin serüveni değişmeden sürüp gidiyor. Hayal kırıklığı, kan, nefret ve gözyaşı toplumun çoğunluğuna hakim olurken bir azınlık magazinlerde ve tabloidlerde görünen zenginliği ve refahı yaşamaktadır.

Her yazar isyanı ve yenilgiyi yazacak diye bir kural da yok..

Olmamalı da.

Yazar nihayetinde bir metin yaratıp kitaplaştıran bireydir. Yazarın yaşadığı çevreyi yeniden kurgulaması ve bir metin kalıbına dökmesi bazıları tarafından ilginç bulunabilir, bazıları tarafından da bulunmayabilir….Nitekim Nobel Edebiyat Ödülü seçiciler kurulu her yıl farklı bir mercekten bakarak yazar arıyorlar:

Jean-Marie Gustave Le Clézio 2008 Nobel Ödülü

“author of new departures, poetic adventure and sensual ecstasy, explorer of a humanity beyond and below the reigning civilization”.

Orhan Pamuk: 2006 Nobel Ödülü

“who in the quest for the melancholic soul of his native city has discovered new symbols for the clash and interlacing of cultures”.

“Yaşadığı kentin melankolik ruhunu arayışında, kültürlerin çatışması ve birleşmesinde yeni semboller bulan yazar ..”

José Saramago 1998 Nobel Ödülü

“who with parables sustained by imagination, compassion and irony continually enables us once again to apprehend an elusory reality”.

Yazarın Latin Amerika kökenli olması ”birey ve isyan” , “darbe ve kan ” ,”Viva Zapata” kalıbına uydurulacaksa bunda da bir tuhaflık sezilmelidir.

Nitekim,

Gabriel García Márquez 1982 Nobel Ödülü :

“for his novels and short stories, in which the fantastic and the realistic are combined in a richly composed world of imagination, reflecting a continent’s life and conflicts”.

Nihayetinde Ortadoğuda Türkiye, Lübnan, Irak, Filistin, Gazze, Afganistan bölgelerinde şiddet tekelleri ve savaş lordları tarafından öldürülen milyonlarca insanın bir birey olarak dünyaya söylenecek sözleri de vardır. Bunları anlatan yazarlar ve şairler de vardır.

Bu sözleri yazan ve yazacakların hikayesi de önümüzdeki yıllarda ödüllendirilecek midir ?

Modernitenin iki yüz yıllık yalanı artık her geçen gün biraz daha bariz bir biçimde dile getirilmektedir. Ulusalcılık, milliyetçilik ve ırkçılık temelinde üçüncü büyük taravmasını yaşayan medeniyet bir çıkış yolu aramaktadır.

Umutsuzluğa kapılan bireylerin olanakları ise her geçen gün azalmaktadır.

İşte Nobel Edebiyat Ödülü bir yerde bireyi ön plana alan ve batı medeniyetinin moderniteden hızla kopuşunu gören bazı kişilerin dünyaya vermek istedikleri bir mesaj olarak da algılanabilir.

7 Eki 2010

Nobel 2010 Edebiyat Ödülü

Bu yılın Nobel Edebiyat ödülü Stockholm saatiyle 13:00 de açıklanacak.

Yaklaşık dört saat sonra.

Bana göre bu yılın en güçlü adayı Suriye asıllı Adonis.

Adonis ‘i YKY ‘nın yayınladığı “Kör Kâhin” adlı kitabın çevirmeninden dinleyelim:

“Lazkiye yakınlarında bir Alevi dağ köyü olan Kassabin'de dünyaya gelen Ali Ahmed Said Eşber'e Adonis imzasını veren kişi, Suriye Ulusal Partisi başkanı Anton Saâde'dir. Saâde, Suriye mitolojisini önemseyen, benimseyen, canlandırmak isteyen bir siyasetçi, aynı zamanda edebiyat eleştirmeniydi. Onun hayalindeki Büyük Suriye, Lübnan, Filistin, Irak, Kuveyt ve Kıbrıs'ı da içine alan bir ülkeydi. Ali Ahmed Said, Adonis adını benimserken, bölgenin mitolojisini de sahiplenmiştir. Adonis Babil'in Temmuz'udur.

Adonis'ten ilk çeviriyi bildiğim kadarıyla Özdemir İnce yaptı: Newyork'a Mezar. Sonra Necla Işık'ın çevirdiği Dalların Güncesi var. Sanırım bu iki çeviri de Fransızcadan yapıldı. Bu çevirilerin Metin Fındıkçı'nın Arapçadan yaptığı çeviriler kadar kötü olduğunu söyleyemem. Fındıkçı'nın çevirileri için "rezillik" kelimesi bile yetersiz kalır. Ayna ve Düş, Aşk Şiirleri, Güllerin Aydınlığından, Doğu ve Batı, Fındıkçı'nın çevirdiği Adonis kitapları. Son ikisini okumaya çalıştım. "İşte bu iyi!" dediğim tek metin bulamadım maalesef. Bu kitapları yayımlayanlara da, haklarında övgü dolu yazılar kaleme alanlara da çok şaştım, şaşıyorum. (Ülkemiz adına çok çok utanıyorum da tabii!)

Oğlak Yayınları'nın 1995'te yayımladığı ve benim çevirdiğim Güneşi Âyetine Uyarak Düş Görüyorum adlı kitap var bir de. Yoğun bir kültür yükü ve ilginç biçim yenilikleri de içeren bu kitabın sessizlikle karşılanmış olması tuhaftır. Belki de o kitaptaki şu cümle etkili olmuştur bu tuhaflıkta: "Hacivat ile Karagöz bu akşam fısıltıyla konuşmayı yeğlediler." (s. 152)

”İbrahim Demirci, (Kaynak:www.hakozhaber.net)

Adonis’in bilinen mitolojik hikâyesi de son derece ilginçtir:

Suriye kıralının kızı Afrodit tarafından babasına aşık edilerek cezalandırılır. Dadısının yardımıyla kırk gün kırk gece sarhoş babasıyla beraber olur. Babası olayı fark ettiğinde kızını ı öldürmek ister. Afrodit bunu görür ve kızı mersin ağacına dönüştürür. Ağacın adı Smyrna (Myrrha) ’dır. Ağacın içinden doğan çocuğun adı da Adonis ‘dir. Afrodit Adonis’i görür görmez aşık olur. Saklaması için Persephone ‘ye verir. Adonis altı ay Afrodit ile altı ay da Persephone ile kalır. Yaz ve kış mevsimlerinin anlamı da budur. Bir gün ormanda bir yaban domuzu tarafından yaralanan Adonis Afrodit ‘in kollarında ölür. Zeus’a onu diriltmesi için yalvaran Afodit’in dileği kabul edilir. Adonis yeniden doğar. Baharın gelişi Adonis’in yeniden doğumuyla açıklanır.(Kaynak : Vikipedi)

Saat : 14:17 Ödülün Perulu yazar Mario Vargas Llosa'ya verildiği açıklandı.

Neden diye soranlara akademi sözcüsü şu yanıtı veriyor:

"for his cartography of structures of power and his trenchant images of the individual's resistance, revolt and defeat."

“Kremna (Κρεμνα)`

Uçurumun kıyısında bir Pisidia kenti. Klasik Yunanca "Uçurum" anlamına gelen (κρημνός) kelimesinden yola çıkarak adının veril...