31 Ara 2016

Elveda 2016



2016 yılının  son saatlerini gidiyoruz.
Bu yılın nasıl geçtiğiyle ilgili iki açı var.
Birinci açı benim kişisel yani özel açım.
İkinci açı ise benim içinde yaşadığım coğrafyanın ve ortamın açısı.
Kişisel açıdan baktığımda hedeflerime ulaştığım sonucu çıkabilir. Giderek verimli bir yıl geçirdiğim de söylenebilir.
Üç yeni kitabım yayınlandı.
Seyahatname II, Erguvan Rengi Söylenceler ve Sürgün.
Seyahatname II adı üzerinde bir yolculuk kitabı. Bir tür seyir defteri. Son bir kaç yıldır doğa yürüyüşlerinde gittiğim yerleri ve bu yerlerin bana düşündürdüklerini yansıttığım bir kitap.
Kırk beş bölüm var kitapta. Önsözüyle birlikte kırk altı bölüm. Gidip gördüğüm yerlerdeki toprakların yer altını ve yer üstünü tarihsel bir paradigma ile anlatmaya çalışıyorum. Binlerce yıl önce kurulmuş muhteşem kentlerin , yapıların öyküsü.
Erguvan Rengi Söylenceler ise bir deneme kitabı. Bu kitapta iki yüz civarında deneme var. Dört ana başlık altında topladım bu denemeleri. Dünya, Türkiye, Medya ve Ezoterizm.
Sürgün ise bir roman. 1982 yılında yazdığım bir roman. Uzun bir bekleyişten sonra bu metin de okuyucuyla buluşmak üzere 2016 yılında yola çıktı.
Böylelikle edebiyat alanında 2016 yılı kişisel hedefime ulaşmış oluyorum.
İkinci kişisel hedefim aktif bir yaşam sürme, bol seyahat etme ve her fırsatta yürüyerek keşfetme üzerineydi.
Hiç ayak basmadığım yörelere gitmek, dağlarına tırmanmak, yaylalarında yürümek pınarlarından su içmek amacıyla 2016 yılının ilk haftalarından itibaren Toroslar, Kaçkarlar, Karçallar, Istıranca dağları, Bolu dağları, Uludağlar  keyifle yürüdüğüm yöreler oldu. Bu yörelerin fotoğraflarını çekmek bir tutku oldu. Çiçekler ve landscape iki önemli alan oldu benim fotoğraflarımda. Mümkün olduğu kadar az insan unsuru olan fotoğrafları tercih ettim. Fotoğraf arşivim giderek büyüyor.
İkinci açı ise hiç de iç açıcı değil. Siyasi huzursuzluk ve kutuplaşma bütün yıl boyunca giderek arttı. Geçtiğimiz yıl barış sürecinde gidip fotoğraflarını çektiğimiz topraklarda savaş var. Gün geçmiyor ki birileri ölmesin. Şehit sıfatı kullanılıyor genellikle. Oysa bu bir din savaşı değil. Ağır kayıplar söz konusu. Özellikle güneydoğuda artık hiç bir şey eskisi gibi değil. Irak, Suriye sınırlarından savaştan kaçan insanlar akın akın sınırlardan giriş yapıyor. Sayılar çok büyük. Üç milyon, beş milyon.
Ekonomik yaşam iyiye gitmiyor. Dolar aldı başını gitti. Sene başında kur 2,90 iken sene sonunda kur 3,53 oldu. Bu da yüzde yirmi iki artış demektir. Ya da TL nin yüzde yirmi iki oranında değer kaybetmesi . Geçim giderek zorlaşıyor.
Medya tümüyle iflas etti denebilir. Hükümetin bildirilerini okumak, bakanların demeçlerini yayınlamak dışında habercilik yapılmıyor. Televizyonlarda vurdulu, kırdılı diziler ve evlilik programlarıyla dini sohbetler ağırlıklı.
Sonuç itibariyle yaşadığım coğrafyada toplumsal moral çok düşük.
Kötü bir yıl oldu 2016. Yaşama zevkini azaltan, moral bozan olaylarla dolu bir yılı geride bırakmaya saatler kaldı.
Gelen yıldan umutlu muyum?
Hayır değilim. Umutlanacak hiç bir işaret yok.
Gelecek yılın 2016’dan daha kötü olacağını düşünüyorum.
“Umut” aslında dini bir kavram. “Hope” özellikle Hıristiyan dininde vaazlarde çok sık kullanılan bir konu.
Burada 2017’den umutlu olmak için benim açımdan bir kaç mucizenin birden gerçekleşmesi gerekiyor.
  • Birinci mucize, kara  cahil çoğunluğun  birden bire aydınlanarak kara cehaletten kurtulduğu zaman gerçekleşecek.
  • İkinci mucize, birinci mucizeye bağlı olarak toplumsal hiyerarşide yalakalığın ve din istismarının değil aklın ve mantığın geçerli olduğu bir yapılanma gerçekleşecek.
  • Üçüncü mucize, birinci ve ikinci mucizeye bağlı olarak toplumdaki saflaşmalar, kutuplaşmalar ortadan kalkacak toplumsal barış her yere hakim olacak.

Bu mucizelerin gerçekleşme olasılığı hiç yok. İmkansız.
Öyleyse 2017’de olumlu bir şey çıkmayacak. Tam tersine ekilen kötülük tohumları yeni felaketleri ortaya çıkaracak.
  • Doğa tahribatı artarak devam edecek.
  • Yalakalık daha da prim yapacak.
  • Baskı daha da artacak.
  • Toplumsal kutuplaşma geometrik olarak büyüyecek, şiddet artacak.
  • Ekonomi daha da kötüye gidecek.
  • Savaşlar diğer cephelere de yayılacak.
  • Şehit sayıları artacak.
  • Korku tüm topluma daha da yayılacak.

Böylesine karanlık bir tabloyu görerek “Her şey iyi olacak” diye temennilerde bulunmak ancak  kötü falcılarla sahtekarların yapacakları  bir şey.
Öte yandan kişisel amaçlar konusunda bu ortamda neler yapılabilirse o kadarı yapılabilir.
Issız ve insan ayağı değmemiş yaylalarda kamp yapabilir, yürüyebilir, çıkmadığın zirvelere çıkabilir  doğanın tadını çıkarabilirsin.
İşte 2016’ya böyle veda ediyorum.
Umutsuz ve karamsar.

“Kremna (Κρεμνα)`

Uçurumun kıyısında bir Pisidia kenti. Klasik Yunanca "Uçurum" anlamına gelen (κρημνός) kelimesinden yola çıkarak adının veril...