Eski yılın son günü. Gregoryen takviminin son günü, yarın yeni yılın ilk günü.
Medyada bugün sona erecek olan yılın değerlendirmeleri ağırlıklı. Yine esas konular “minör” tonlardan “piano” temposunda sunuluyor.
Bana göre bu yılın en önemi olayı, “Kurbağa Haşlama” yöntemiyle dönüştürülen medya ve STK’larının içler acısı hali.
“Haşlanan kurbağa sendromu” metaforu şöyle tarif ediliyor. Eğer bir kurbağa haşlanmak üzere kaynar suya atılırsa, kurbağa sıçrayarak kaçar; eğer soğuk su dolu bir kazana atılır ve su ağır ateşte ısıtılırsa kurbağa haşlandığını anladığında vakit artık çok geç olmuştur; sıçrayıp kaçacak enerjisi kalmaz. Bu metafor bir çok yerde kullanıldı.
“Sorites Paradoksu” olarak da bilinen bu kavram, altmışlı yıllarda soğuk savaş yıllarında çok kullanıldı. The Story of B adlı romanıyla Dainel Quinn bu metaforu edebiyat ve felsefe dünyasına taşıyan kişi olarak biliniyor.
Tabandan gelen dalga yerine tepeden gelen baskıyla kurulan düzenlerin yıllar içerisinde yarattığı vatandaş tipi, kendisini yaratan ideolojinin bağımlısı oluyor. Sosyal medya ile genel medya arasındaki “haber” hızının açısı giderek büyüyor. Bir yanda “Ak” diğer yerde ” Kara” olarak görünüyor. Baskının ulaşamadığı yerlerde de “oto kontrol” gücü yüksek çıkarcı bir topluluk gereğini yapıyor.
Zamanın acımasız ışığı gerçekleri aydınlatıyor. Takvim-i Vakayi ile başlayan devlet medyasının dönüştüğü karmaşık yapı, devletle iş yapan sermayedarların kontrolündeki medyaya evrilmiş durumda. Bu başkalaşmış medya ve bürokrasi meşruiyet peşinde tuhaf işler yapıyorlar.
Geriye ne kalıyor?
Gerçeklerin komplo teorisine dönüştürüldüğü bir karmaşa… Neyin gerçek neyin yalan olduğunun belli olmadığı bir tuhaf dünya kuruluyor.
O dünyadan bakıldığında ne görünüyor?
Dış Haberlerde : Arap Baharı(Tunus, Mısır, Libya, Yemen, Suriye), Irak ve Afganistan, AB de ekonomik kriz.
İç haberlerde: Haziran 211 Genel Seçimler önce ve sonrası,Van Depremi, Ergenekon, Şike Davası,BDP ve yemin krizi, PKK, Tutuklanan gazeteci, akademisyen ve siyasetçiler, süregiden siyasi davalar…
Bu olayların çoğunun detayı unutuldu bile.
Yılın son günlerine neresinden bakılsa “tuhaf”lık kokan üzücü bir olay damgasını vurdu.
Doğu sınır bölgelerinde yaşayan Kürtlerin devlet tarafından önlenemeyen ama “göz yumulduğu” söylenen kaçakçılıkla geçinen ailelerinden birinin çoğu çocuk 35 ferdinin TSK’ne ait bir F-16 füzesiyle öldürülmesi. Bu olayın etrafında dönen siyasi polemiklerin ve medya manevralarının nedenini anlamak kolay değil.
Tehlikeli ilişkiler ve polemikler havada uçuşuyor.
İşte haşlanan kurbağa sendromu burada ortaya çıkıyor.
Artık haşlanan kurbağanın kimler olduğunu da siz düşünün…
2012 ‘nin daha iyi olması dileğiyle…
Medyada bugün sona erecek olan yılın değerlendirmeleri ağırlıklı. Yine esas konular “minör” tonlardan “piano” temposunda sunuluyor.
Bana göre bu yılın en önemi olayı, “Kurbağa Haşlama” yöntemiyle dönüştürülen medya ve STK’larının içler acısı hali.
“Haşlanan kurbağa sendromu” metaforu şöyle tarif ediliyor. Eğer bir kurbağa haşlanmak üzere kaynar suya atılırsa, kurbağa sıçrayarak kaçar; eğer soğuk su dolu bir kazana atılır ve su ağır ateşte ısıtılırsa kurbağa haşlandığını anladığında vakit artık çok geç olmuştur; sıçrayıp kaçacak enerjisi kalmaz. Bu metafor bir çok yerde kullanıldı.
“Sorites Paradoksu” olarak da bilinen bu kavram, altmışlı yıllarda soğuk savaş yıllarında çok kullanıldı. The Story of B adlı romanıyla Dainel Quinn bu metaforu edebiyat ve felsefe dünyasına taşıyan kişi olarak biliniyor.
Tabandan gelen dalga yerine tepeden gelen baskıyla kurulan düzenlerin yıllar içerisinde yarattığı vatandaş tipi, kendisini yaratan ideolojinin bağımlısı oluyor. Sosyal medya ile genel medya arasındaki “haber” hızının açısı giderek büyüyor. Bir yanda “Ak” diğer yerde ” Kara” olarak görünüyor. Baskının ulaşamadığı yerlerde de “oto kontrol” gücü yüksek çıkarcı bir topluluk gereğini yapıyor.
Zamanın acımasız ışığı gerçekleri aydınlatıyor. Takvim-i Vakayi ile başlayan devlet medyasının dönüştüğü karmaşık yapı, devletle iş yapan sermayedarların kontrolündeki medyaya evrilmiş durumda. Bu başkalaşmış medya ve bürokrasi meşruiyet peşinde tuhaf işler yapıyorlar.
Geriye ne kalıyor?
Gerçeklerin komplo teorisine dönüştürüldüğü bir karmaşa… Neyin gerçek neyin yalan olduğunun belli olmadığı bir tuhaf dünya kuruluyor.
O dünyadan bakıldığında ne görünüyor?
Dış Haberlerde : Arap Baharı(Tunus, Mısır, Libya, Yemen, Suriye), Irak ve Afganistan, AB de ekonomik kriz.
İç haberlerde: Haziran 211 Genel Seçimler önce ve sonrası,Van Depremi, Ergenekon, Şike Davası,BDP ve yemin krizi, PKK, Tutuklanan gazeteci, akademisyen ve siyasetçiler, süregiden siyasi davalar…
Bu olayların çoğunun detayı unutuldu bile.
Yılın son günlerine neresinden bakılsa “tuhaf”lık kokan üzücü bir olay damgasını vurdu.
Doğu sınır bölgelerinde yaşayan Kürtlerin devlet tarafından önlenemeyen ama “göz yumulduğu” söylenen kaçakçılıkla geçinen ailelerinden birinin çoğu çocuk 35 ferdinin TSK’ne ait bir F-16 füzesiyle öldürülmesi. Bu olayın etrafında dönen siyasi polemiklerin ve medya manevralarının nedenini anlamak kolay değil.
Tehlikeli ilişkiler ve polemikler havada uçuşuyor.
İşte haşlanan kurbağa sendromu burada ortaya çıkıyor.
Artık haşlanan kurbağanın kimler olduğunu da siz düşünün…
2012 ‘nin daha iyi olması dileğiyle…