Nisan
ayı tüm renk ve çiçek cümbüşüyle sürerken buruk anımsamaları da unutmamak
gerekir.
En buruk
ve tartışmalı anma günü 24 Nisan 1915 Ermeni Tehciri. Bu konuda iki ayrı görüş
var. Birincisi tehcir sırasında Ermeni halka “soykırım” yapıldığı görüşü,
diğeri de Osmanlı Devleti’nin kendini dış güçlerle işbirliği yapan Ermeni
çetelerden savunmak için bazı elebaşlarını ve kanaat önderlerini cezalandırdığı,
fakat bu süreçte masum insanlarında zarar gördüğü. Katiyetle bu hatanın soykırım
olarak nitelendirilemeyeceği görüşü. Yıllardır tartışılan bu konu maalesef bir
türlü sonuca varmıyor. Bir yanda acılı insanlar öbür yanda savunma refleksini
kullanan devlet görüşü.
Açık Radyo’da
Ahmet İnsel’i dinliyorum. Aynı anda TRT’de
Yusuf Sarınay konuşuyor. Her ikisi de 24 Nisan üzerine konuşuyor. İki profesör,
iki bilim adamı olaylara yaklaşım getiriyor. Kimin doğru söylediğini nasıl
anlayacağız? Neden bu konu bu kadar zayıf kanıtlara dayandırılabiliyor? Neden
belgeler ortaya konarak çözülmüyor?
Bütün bu
karmaşa neden? Benim anlayış sınırımın dışına çıkıyor artık bu konu. Güven katsayım
azalıyor. Kimselere güvenemez oluyorum. En iyisi belgelere dayanarak bir kanaat
oluşturmak. Belgelerde ne varsa olan odur. Devletin 1915 yılından önce ve sonra
hataları saymakla bitmiyor. Henüz 28 Şubat, 12 Eylül, 12 Mart, 27 Mayıs darbeleri
ve hataları çözülmemiş iken, 1915 yılının çözülmesini beklemek saflık olur. Bunun
için daha çok Nisan geçmesi gerek .(1)
Roma İmparatorluğunun beş resmi dini vardı.
Çok tanrılı dinlerin güzellik tanrıçası “Venüs”
veya “Afrodit” ile özdeşleştirdiği Nisan
ayı sonuna yaklaştık. Mitolojilerde ve dinlerde her ayın ayrı bir hikâyesi var. Zamanı
kontrol etmek isteyen güçlü insanlar doğaya bakarak aylara isimler koydular.
Geleneklere karşı çıkan krallar oldu. Roma’da Nisan ayı da Venüs ile ilişkili,
Yunan’da Afrodit’le. Roma Kralı Romulus’un baharın gelişi ve tabiatın
canlanmasıyla bir başlangıç olarak düşündüğü ilk otuz gün olarak belirlediği senenin ilk ayı; ondan
sonra gelen krallar tarafından bir gün eksiltilerek yirmi dokuz güne düşürülmüş. Neden sonra
söylendiğine göre Jül Sezar yeniden bir
günün ilave edilmesi emrini vermiş. Nisan ayı yeniden otuz gün olmuş. Roma
geleneğinde her ayın bir tanrı(ça)ya atfedildiği biliniyor. Nisan yani “April”
in Latince “aperire” , “açmak” kelimesinden türediği söyleniyor ama, kimi
araştırmacıya göre ise Yunan kültüründen
gelen bir gelenek. Yunan kültürü Yahudi Mısır kültürleriyle kaynaşma
sürecinde Yahudi kutsal kitabı Sefer Yetzirah ‘tan a etkileniyor.
Sefer
Yetzirah’a göre her ayın farklı bir rengi ve İbrani alfabesinin harfleriyle, Zodyak sembolü ve İsrail
kırallığının on iki kabilesiyle ve vücuttaki organlarla alakası var.
“Nissan”
Yahudi takviminin ilk ayı olarak
biliniyor. Türkçede de Nisan olarak yer almasının nedeni ise Süryaniceden
geçmiş olduğu ihtimalinden
kaynaklanıyor. Mısırdan çıkışın ilk ayı olarak bildirilen ayın İbrani
takvimin ilk ayı olduğu da söyleniyor (Exodus 12:2).
Nisan ayı
Yahudi inanışına göre “ Kefaret Ayı”
Mısır’dan çıkış ve sonrasında atalarının işledikleri günahlar için af
dileyen İsrail Oğullarının günahlarından arındıkları zaman: (Rosh Hashanah
11a).
Nisan
İbrani dilinde mucize anlamına geliyormuş. Mucizeler ayının merkez noktası da
Nisanın on beşi. Yahudi geleneğine göre bu özel günlerde sürgün hikayeleri
anlatılıyor, Tevrat’tan bölümler okunuyor.
Osmanlıca
ay ve gün adları Arapça ve Farsça
kelimelerden türetilmiş. Kullanılan Hicri ve Rumi takvimlerde aylar ve günler
sayılarla ifade ediliyor. Bu gelenek halen Anadolu kırsalında sürdürülmektedir.
Tarımla uğraşan halk arasında aylar sayılarla ifade edilmekte, zaman daha çok
mevsim dönüşleriyle ifade edilmektedir. Sanayileşmeyle birlikte şehirlere göç
edenler her ayın ayrı bir adı olduğu ayırımına varmaktadırlar.
Nisan
ayını Venüs ve Afrodit’le ilişkilendiren , yeniden doğuşu tabiatın uyanışını
bir başlangıç olarak kabul eden inanışın Anadolu’nun gerçek kültürü olduğuna
inanıyorum. Anadolu kültürünün buruk anıları olduğu kadar, Nisan aylarında
kendini yenileyen ve her şeye yeniden başlayan bir toprağı, kimyası da var. Bir
başlangıç, yeniden doğum, samsara olduğu kadar Nisan kelimesinin Sümer dilinde
ilk meyvalar anlamına gelen “nisag” kelimesinden geldiği de ileri sürülebilir.
Her şeye
yeniden başlayan tabiatın bize anlatmak istediği çok şey var…
(1) Bu bağlamda Mithat Sancar'ın 24 Nisan başlıklı yazısını kayda değer bulduğumu söylemek isterim.http://www.taraf.com.tr/mithat-sancar/makale-24-nisan-2.htm
(1) Bu bağlamda Mithat Sancar'ın 24 Nisan başlıklı yazısını kayda değer bulduğumu söylemek isterim.http://www.taraf.com.tr/mithat-sancar/makale-24-nisan-2.htm