Kemâl-i terbiyeti
nevk-i hâre vermiş reng
Latîf edip lakabın
eylemiş gül-i ra’nâ
(Fuzûlî)
Nereden çıktı bu sarı
renk merakı?
Bir kış günü yürüyüşe
çıktın.Güneş pırıl pırıl yükselirken gözlerin kamaştı. Doğayla başbaşa bir gün
geçirmek istedin. Doğayla nasıl başbaşa olunur ki? Birden Dublin’de yaşarken
İrlandalılar’ın güneş açtığında söyledikleri cümle aklına geldi. Aktif olarak doğayla
başbaşa kalmanın senin için en az iki yolu var: Golf ve Trecking: Golf oynamayı daha uygun buldun. National Golf Club sahasında once kazağını çıkarttın. Tişörtle golf oynarken gördün o çiçekleri . Sahanın
bulunduğu Belek bölgesi fıstık çamları ve mimoza çalılarıyla yoğun. Resimdeki sarıların kaynağı orası tam da işte.
Parkur boyunca uzanıp giden yirmi metre yüksek
fıstık çamlarının arasında mimoza ve
adlarını bilmediğin yüzlerce ot ve çalı var. Kuş seslerini artık ayırt
edebiliyorsun. Burada kırlangıçlar göç ediyor mu acaba? İşte kuyruk sallayan, kızıl gerdan, kerkenez,
doğan, karga, yalı çapkını, v.b. Bu sarı
çiçek açan çalının adını bilmiyorsun. Notlarına bakıyorsun. “Uleks” olabilir mi? Resmini bulup bakmak
gerek. Nedense temel referans kitapları bulunmuyor. Colins Pocket Guide gibi
bir dizi olsa. Ağaçlar, çalılar, otlar, mantar, kuşlar, kemirgenler,
sürüngenler, v.b. diziler yapılmıyor. Oysa doğaseverlerin el kitabı olmalı
bunlar. Kelime haznesi az gelişmiş ama şiddet ve kabalık yönü oldukça gelişmiş
vatandaşların bu dizilerden öğreneceği çok şey olurdu. Çalılar kitabını eline
alıp yürüyüşe çıkardın. Oysa yok. Çaresiz iğneyle kuyu kazacaksın. Sarı çiçekli
bir çalı türü deyip geçeceksin. Golf
sahası yapılırken saha mimarı mevcut bitki örtüsünü kullanmış ama gerektiğinde
de boşlukları farklı türden çalılar ekerek peyzajını tamamlamış. Mimozalar doğal çalı örtüsünün arasın ustaca dikilmiş
durumda. Dikkatle bakınca tomurcukların şişmeye başlamış olduğunu görüyorsun. Dallar
renk değiştiriyor. Patlamaları yakındır. Bir haftaya kalmaz açarlar eğer
havalar böyle giderse, diye düşünüyorsun. . Baharın çiçekleri her yerde
olabiliyor. Yerde, çalıda, ağaçta. Papatyalar hemen hemen her yerde görülüyor.
Menekşeler de öyle…
Gözün yine sarı çiçekli çalıya takılıyor. Sarı
rengin farklı kültürlerde farklı anlamlara geldiğini biliyorsun. Anglo Sakson
dünyada sarı rengin “yellow” dikkat çeken anlamında bir etimolojisi olduğunu
duymuştun. . İskoç dilinde
“yella”, Germen dillerinde “gelb”, İskandinavya dillerinde “Gul” hep dikkat
çekici bir renk olarak biliniyor. İlk kaya resimlerinde kullanılan rengin de sarı renk olduğunu bir yerde okuduğunu
hatırlıyorsun. Orta Doğu’nun beyaz taştan
imar edilen büyülü şehirleri, Bağdat, Halep, Şam, Kudüs ve diğerleri sarıya
boyanmış gibi kum rengine yakın sarı şehirler değil mi?
Eski Türkçe’deki
“sarığ” ,Moğolca ‘sıra’, Sanskrit ‘hari’, Zend dilinde ‘zairi’, Pehlevice
‘zarin’, Sümerce’de ‘ara, aru’, Latince’de ‘aurum’, Almanca’da ‘gelb’,
Fransızca’da ‘jaune’, Arapça’da ‘esfer’, Farsça’da ‘zerd’ anlamı birbirinden ne
kadar uzak duruyor.
Oysa aynı renge verilen adlar bunlar. Babil
Kulesi’nde yaşayan insanların konuştukları binlerce farklı dilde aynı renge
verilen değişik adlar. Ne kadar yalın bir gerçek esasında.
Hangi coğrafyada
olursa olsun aynı renge bakan insanların verdikleri değişik adlar ve
kavramların oluşturduğu bir kaos değil mi bu? Diller ve dinler farklılıklardan meydana
gelmişse eğer sarı rengin tonlarını bir ressamın fırçasında da
sorgulayabilirsin. Tasavvuf un renklere nasıl baktığını merak ediyorsun.
Araştırmalara ulaşıp okuyorsun:
”Renkler,
tasavvufta beşerî bağlar, ilişkiler ve âdetler olarak değerlendirilmiştir ki,
buda âlem ve âlemdeki çalışma ve gayreti simgelemektedir. “Tasavvufta renk ve
renksizlik deyimleri çok kullanılır. Hâtem Asam, ölümün türlerini renklerle
ifade etmiştir. Halvetîler’de nefsin emmâre, levvâme, mülhime, mutmainne,
râziye, marziye ve kâmile hallerine sırası ile şu renkler tekabül eder:
ezrak(mavi), asfer (sarı), ahmer (kırmızı), esved (siyah), ahdar (yeşil),ebyaz
(beyaz), bilâlevn (renksizlik). Bu yedi renk yedi nurun rengidir. Nakşbendîlere
göre dezikirle meşgul olan sâlikin kalbinde sırasıyla kızıl, sarı, beyaz, yeşil
ve mavi renkte nurlarzuhur eder (Uludağ 1995: 433). Ölüm denince daha çok, nefsin ölümünü anlayan mutasavvıflara
göre, nefsi aç ve susuz bırakmak beyaz ölüm, halkın eza ve cefasına katlanmak
siyah ölüm, nefse muhalefet etmek kırmızı ölüm, yama üstüne yama dikmek ise
yeşil ölümdür (Uludağ 1995: 364)”
Altın Çağ olarak
anılan ilkçağın rengidir sarı. Altın renginden ötür. Bozulmayan ve değerli
olanın simgesi olarak binlerce yıl en gözde renk olarak kalmıştır. Kimilerine
göre hala öyle. Sonra Orta Çağ’la birlikte öteki olanın rengine dönüşmüştür.
Sarı renk dikkat çekici özelliğinden ötürü aykırı olan, uyumsuz olan daha
doğrusu farklı olan bir anlama yelken açmıştır. Kölelerin işaretlendiği renktir
sarı. Köle ticaretinin bir hastalık gibi tüm dünyayı sardığı yüz yılların çok
da uzak olmadığı biliniyor. Şunun şurasında kölelik yasaklananı ne kadar oldu
ki? İmparatorluklar kölelerin oluşturduğu ordularla korunuyordu.
Saçları sapsarı
Kuzey insanları uzun gemilerle geldiler siyah Güney illerine. Doğuda upuzun akan
Sarı nehir “Huangho” ya da “Pingyin” uzakdoğu uygarlığının ana damarı. Sapsarı akan bir nehir. Sarı rengi de çamurun
renginden kaynaklanıyor.
Çin kültüründe sarı
rengin önemi büyük. Beş temel elementin simgesi olarak kabul edilen rengin
toprağı simgeliyor. ”Ming” ve ”Qing” hanedanlarının resmi rengi de sarı. Çin
uygarlığının kurucusu İmparator Huangdi ”Sarı İmparator” olarak biliniyor.
Hindistanda ”Vaisya” kastının ve ilkbahar festivalinin
rengi.
Fransa’da
kıskançlığın rengi ve onuncu yüzyılda hainlerin ve suçluların evlerinin
kapıları sarı renge boyanırmış.
İskoçyada
korkaklığın rengi Japonyada cesaretin rengi.
”Yellow Dog
Democrat” ABD de gerçek demokratlar için
kullanılan bir terim. Siyasi olarak sarı liberalizmin rengi . Sendikacılıkta
sarı sendika kavramı işverenin tarafını tutan sahte işçi sendikası anlamında
kullanılıyor.
Tıpta karantina
rengi.
Trafikte sarı ışık
dikkat, hazır ol anlamında iken futbolda oyuncular sarı kartla uyarılıyor.
Gazetecilikte
”Yellow Journalism” kavramı gerçeği ve tarafsızlığı çarpıtan gazetecilik
anlamında kullanılıyor. Özellikle
gazetelerin tek haber kaynağı olduğu dönemde sarı gazetecilik yüksek
tirajlar uğruna icra ediliyordu.
Renklerin en
sıcağı, en parlağı, en iddialısı kabul edilen sarı, gücün, sevincin, gençliğin,
sonsuzluğun, olgunluğun rengidir. Aynı zamanda sona yaklaşımın, yaşlılığın,
ölümün habercisidir.
”Siyahın
karşıtı ve tamamlayıcısı olan sarının kötülük, şiddet, ikiyüzlülük, (gizlilik),
edepsizlik, taşkınlık, ihanet, gözü dönmüşlük gibi birçok karşıt yananlamı
vardır. Bu yananlamların deyimlere nasıl yansıdığını incelediğimizde,özellikle
Türkçede siyah,.beyaz ve kırmızıda olduğu gibi çok çeşit olmadığı görülüyor.
Fransızcada rire jaune ("sarı gülmek": zoraki gülrnek, acı acı
gülmek); enfaire une jaunisse ("sarılık olmak": üzüntü, pişmanlık
duymak ya da çok kızmak) ve Türkçede kızgınlık, aksilik, ya da huysuzluk
belirten sarı damarı tutmak, sarı çıyan aynı kavram kapsamı içinde
değerlendirilebilir. İhanet, ikiyüzlülük yananlam arını ise Fransızca şu deyimlerde
buluyoruz:montrer(faire
voir) tl quelqu'un son bec jaune ("birine sarı gagasını göstermek":
birine gerçek yüzünü, yanlışını göstermek, yalanı.nı ortaya
çıkarmak);
ve bugün pek kullanılmayan faire des contes jaunes ("sarı masallar
anlatmak": gerçek olmayan olaylar anlatmak); etre peint en jaune
("sarıya boyanmış olmak": karısı tarafından aldatılmış olmak). Sarı
renk isminin yer aldığı ender deyimlere aşağıdaki birkaç örneği ekleyebiliriz:
Fransızcada ten rengine gönderme yapan basit benzetmelerden oluşan Jaune comme
un citron, un cierge, un coing ("çok sarı") ve Türkçede sarı çizmeli
Mehmet Ağa (adresi ve kimliği bilinmeyen kişi). Bu son deyimde sarının ne
anlama geldiğini yorumlayabilmek için yeterli bir ipucu olmadığını
belirtmeliyiz. Ama, sarının
burada gözeçarpıcılığı çağrıştırdığı kanısındayız.”
Kötülük, şiddet ve ikiyüzlülük gibi kötülüklerin sarı
çiçeklerimizle ne alakası var diye düşünüyorsun. Türkçede sarı rengin nerelerde
kullanıldığını hatırlamaya çalışıyorsun.
· Benzi
sapsarı kesilmek,
· Sarı
Çizmeli Mehmet Ağa,
· Sarı
Çiyan,
· Sararıp
solmak,
· Sarı
benizli
· Sarışın,
· Kirli
sarı,
· Limon
sarısı,
Bu kadar mı? En iyisi akademik çalışmaları okuyup daha
geniş bir bakış açısı oluşturmak. Renklerle ilgili araştırma yapan
akademisyenlerin çalışmalarından alıntı yaparak devam edelim:
”Renkler
kavram açısından soyut sözcükler olmasına karşın; Türkçede renk tonlarında
somutlaştırma göze çarpar. Sarı renk adının çeşitli tonlarını gösterirken kullanılan
başak, saman, yumurta, safran, kehribar, civciv, kanarya ve altın sözcükleri;
sarının bir kavram olarak somutlaşmasına örnektir. Sarı için bu kadar fazla
ayırıcı ton bulunması bu rengin Türk kültüründeki önemine de işaret etmektedir.
· açık sarı
· kara sarı
· saman sarısı
· sarıca
· Aksarı
· kehribar sarısı
· sapsarı
· sarıgelen:
· sarımsı
· altın sarısı
· kirli sarı
· sapsarı kesil-/ol
· sarılgıt/sarıılgıt:
· çok renkli başak sarısı
· koyu sarı
saral-/sarar-
· sarımsı civciv
sarısı
· limon sarısı
· sarı muhâlif
· sarımtık
· kanarya sarısı
· safran sarısı
· sarı yağız: at
donu
· sarımtırak
”Güneşin ve
ışığın Rengi: Sarı san sivri, parlak: ve keskin görünümü ile renklerin en
sıcak, en ateşli ve en genleşici olanıdır. Sarı ile olumlu anlamlara göndenne
yapan anlatım ve deyim bulunmamaktadır. Ancak san sıcak bir renk olması nedeni
ile insanı karamsar ve melankolik duygulardan uzaklaştırarak sempati ve neşe
uyandırmaktadır. Güneşin ve ışıgm rengidir. Sarı düşünmeyi seven yönetıneye ve egemen
olmaya ilgi gösteren insanların tercih ettigi, zihni açan ve dikkati arttıran
bir renk olarak görülmektedir. İki betimsel anlamı ile sarı, san ırktan olan
insanları ve sanlIk. Olarak bildigiıniz hastalıgı adlandmnaktadır. "Zoraki
gülrnek, hastalık., heyecan ve korkudan sararıp so!mak" gibi olumsuz yan
anlamlar içeren deyimlerm d1şında sarı ile oluşmuş başka deyim bulunmamaktadır.
Ancak san pek ç.ok uluslarm kültUrlerinde de sonbahar mevsimi ile eşdeger
görülerek insan yaşamındaki y~lılIk. dönemi ile bütünleşmiştir. İnsanın ölüme
yaklaşma anlarını çagnştırd1gı için bu anlamda sarı, ayrılIk. ve hüznü
simgelemektedir. Sonbaharda doğanın rengini, dökülen yaprakları, verimsiz
toprakları ve çöııeri anımsatmaktadır.”
Doğada sarı rengin hakim olduğu mevsim acaba
hangisidir? Bahar mı ? Yoksa sonbahar mı?
Sararan yapraklar, otlar, olgunlaşan başaklar hep yaz sonu, sonbahar
başlangıcını simgeler. Sarı renge dönüşür her şey. Yeşil otlar sararır. Beyaz
taşlar sararır. Sanki güneş kendi rengini aktarır bu nesnelere. Güneşin dönüştürdüğü
bir renk olur sarı.
Japonya’da sonbaharda tüm restoranlarda ve evlerde
sofra ve yemek dekorasyonları sarı rengin tonlarıyla yapılır. Bir Eylül ayında
katıldığın bir akşam yemeği Japon dostun Akira Takamaya ve eşi tarafından
organize edilmişti. Özel olarak seçilen sarı rengin tüm tonlarını görmüştün o
yemekte. Hayretler içinde kalmıştın. Mevsimlerle yaşayan uygarlıkların ilgi
çekici adetleri üzerine konuşarak yemeğinizi yemiştiniz. Sidney Üniversitesi’nde
dilbilim profesörü olarak çalışan bayan Takayama uzak doğunun sarı tutkusundan
söz etmişti.
İnanışların renklerle bağlantısı üzerinde de
konuşmuştunuz. Siyah ve beyaz renklerin önemi üzerinde durmuş, erguvan renginin
Bizans için ne demek olduğunu anlatmıştı. İslamda renk kavramından da söz
etmişti. Şimdi yeniden bu konuya bakma ihtiyacı hissettin.
”Sarı Renk: Sarı renk Kur’ân’da,Q/Safrâü”
şeklinde bir kere;musferren” şeklinde üç kere ve Sufrun” şeklinde bir kere
olmak üzere toplam beş ayette geçmektedir. Bunlardan aşağıdaki üç ayette yani
“musferren” şeklinde geçen ayetlerde dünya hayatının geçiciliğinden,
aldatıcılığından, çekiciliğindenbahsedilerek nihayet yeşeren otlar ve ekinler
gibi kuruyup solacağına, son bulacağına
vurgu yapılmaktadır. Aldatıcılığı,
çekiciliği, geçiciliği ve izafiliği temsil etmekte olan sarı renk yakından çok
güzel görülür ama biraz uzaklaşınca o
çekiciliği kaybolur. Fazla uzaklaşınca da görünmez olur. Sarı renk insan
idrakinde ilk anda bir zeval, sona erme, gurup etme, sönme, ışığın ve
parlaklığın çekilmesi, hüzün ve keder, yalnızlık
Hüzün ve yalnızlık zikir yapan Sufi nin kaderi değil mi? Şubat
ayının beşinde Antalya’da golf oynarken sarı çiçekleri gördüğünde bu rengin
sonbaharla ilişkisi olduğu kadar ilkbaharla da ilişkisi olduğunu anladın. Tüm
ormanı kaplayan çalılar sararmıştı. Giderek yaz mevsiminde safran tarlaları,
ayçiçeği tarlaları ve altın başakların uçsuz bucaksız uzandığı tarlalar aklına
geldi. Kış mevsiminde açan bazı çiçeklerin de sarı renkli olanlarını hatırlıyorsun.
Demek ki dört mevsimde de görülen bir renk sarı. Baharın
müjdesi de olabilir bu çiçekler.. Baharın müjdesi renk değil çiçek esasında.
Hangi renkte olursa olsun. Açan bir çiçek gerek bahar için.
Baharın müjdesini
taşıyan bu dallarda açan sarı çiçeklerin ardından mimozalar gelecek. Sonra
da erguvanlar…Döngüsel zaman esasında gerçek olan. Uzayıp gitmiyor hiçbir şey.
Dönüyor..
Baharın sarı yüzünü izliyorum…