Yönetmenler: Tom Tykwer, , Lana Wachowski ,Andy Wachowski
Oyuncular :Tom Hanks, Halle Berry, Jim Broadbent, Huge Grand
Filmde altı farklı hikaye anlatılıyor: Filmin başında Zachry (Tom Hanks) bir gezegende çocuklara bir hikaye anlatmaktadır. The Prophetess adlı bir gemide başlayan film, zehirlenen gezegenden(Dünya) kaçan yolcuları taşıyan The Prescients adlı bir başka gemide sona erer. Hikayeler birbirine bi yerinden bağlıdır. Her hikayenin bir sonra gelene bağlantısını kuran bir öğe taşıması da çok ileri bir anlatı tekniğiyle verilmiştir.
İlk hikaye 19. Yüzyılda geçer. Adam Ewing adlı avukat, kayınpederinin ticari işlerini takip amacıyla 1850 yılında Pasifik denizini misyonerlerle v e sahtekarlarla dolu bir gemiyle geçerken ölümle karşı karşıya gelir. Canını bir köle kurtarır. Ewing, Amerika’ya döndükten sonra karısını ve canını kurtaran köleyi alarak yeni bir hayata başlar.
İkinci hikaye homoseksüel bir Britanyalı besteci olan Robert Frobsher ‘nin 1931 yılında filme adını veren senfoniyi besteleme sürecinde başına gelenleri anlatır. Aşığı nükleer fizikçi Rufus Sixsmith ‘e yazdığı mektuplar ve bestesi 1970 lerin Reagan’ın Kaliforniyasında dramatik bir şekilde ortaya çıkacaktır.
Üçüncü hikaye Yahudi bayan gazeteci Luisa Rey’in tesadüfen nükleer bir santralı araştırırken Rufus ile elektrik kesintisi sırasında tesadüfen bir asansörde hapis kalmalarıyla gelişir.
Dördüncü hikaye Timoty Cavendish adlı Londra’lı bir yayıncının 1980 yılında başından geçenlerle alakalıdır.
Beşinci hikaye geleceğin Seul şehrinde geçer. Klon garson kız Sonmi-451 ‘nin hikayesidir.Geleceğin mega kentlerinden biri Yeni Seul sular altındadır. Filmde şehrin tasarımını Wachowski kardeşlerin yakından tanıdığı George Hull,yapmış.
Altıncı ve son hikaye uygarlığın bir savaş sonrası yıkılmasından sonra Pasifik adalarından birinde Hawaii ‘de yaşamlarını sürdürmeye çalışan ve Sonmi-451’i tanrı olarak gören ilkel kabilelerden birinin üyesi Zachry’nin başıdan geçenleri anlatmasıyla başlar ve devam eder. Filmde bu altı hikayeyi birbirine bağlayan Wachowski kardeşlerin Matrix triolojisinde de defalarca alegorileştirdiği dini kavramlar karşımıza çıkacaktır.
Fredrich Nietzche’nin kuramlarına gönderme yapılır. İnsanların güç elde etmek için yapmayacakları şey yoktur. “Der Wille zur Macht” , güç istemi insanın en temel güdüsüdür. Güçlünün zayıfı yok ettiği bir dünyada güç elde etmek isteyenlerle onların kurbanlarının hikayesidir anlatılan. Düalite her hikayede karşımıza çıkar.Kötüler hep kötüdür. Her hikayede kötüler iyileri ortadan kaldırmak için tüm güçlerini kullanırlar. Yahudi Hıristiyani kavramlar arasında dolaşırız film boyunca. Merhameti vicdanı olanlar ve olmayanların mücadelesi anlatılır. Gerçeğin ne olduğu da sürekli sorgulanır.
Gerçeği algıladıkları biçimde davranışlarını yönlendirme hakkına sahip olan bireyler bir seçim yaparlar. Seçim yapmak bir gerçeği ya da gerçeğin algılanışına bağlı olarak değişir. Matrix’ üçlemesinde de seçim hakkını kullanan birey temel bir unsur olarak karşımıza çıkar. David Mitchell’in ırk cinsiyet ve millet farkı gözetmeden insanlığın temel sorunu olan “ güç istemi”,“güce tapmayı” siyasi olarak eleştirdiği ve insanların daha farklı, daha merhametli bir dünya seçmeleri için yeni başlangıçların olduğu bir vizyonunu özlediği mesajını ilettiğini söyleyebiliriz. Filmde romanın ana dokusundan gelen “Altılı” “Sextet” yapısı dikkat çeker.
Bulut atlası altılısı senfonisi , piyano, klarnet, keman,flüt, obuva , ve violonsel için yazılmıştır. Burada müzikle çok yakın bir ilişki kurulmuştur. Öte yandan Rus bebekleri (Matrioshka ) yapılanması da romanın ana yapısını oluşturmaktadır. Her bebek bir diğerini doğurmaktadır. Bu yeniden doğum, reincaenasyon, insanların aynı ruhun bir başka bedende ortaya çıkması gibi düşünülmüştür. Kuyruklu yıldız biçimindeki doğum işareti altı hikaye kahramanında da görülür. Ruhun bir bedenden bir bedene zaman ekseni içerisindeki seyahati metaforunun kurgulandığı görülmektedir.
Zaten romanın ve filmin ana teması da bulut atlasıdır.
Gökyüzündeki bulutların hareket edişinden doğan harita.
Oyuncular :Tom Hanks, Halle Berry, Jim Broadbent, Huge Grand
Filmde altı farklı hikaye anlatılıyor: Filmin başında Zachry (Tom Hanks) bir gezegende çocuklara bir hikaye anlatmaktadır. The Prophetess adlı bir gemide başlayan film, zehirlenen gezegenden(Dünya) kaçan yolcuları taşıyan The Prescients adlı bir başka gemide sona erer. Hikayeler birbirine bi yerinden bağlıdır. Her hikayenin bir sonra gelene bağlantısını kuran bir öğe taşıması da çok ileri bir anlatı tekniğiyle verilmiştir.
İlk hikaye 19. Yüzyılda geçer. Adam Ewing adlı avukat, kayınpederinin ticari işlerini takip amacıyla 1850 yılında Pasifik denizini misyonerlerle v e sahtekarlarla dolu bir gemiyle geçerken ölümle karşı karşıya gelir. Canını bir köle kurtarır. Ewing, Amerika’ya döndükten sonra karısını ve canını kurtaran köleyi alarak yeni bir hayata başlar.
İkinci hikaye homoseksüel bir Britanyalı besteci olan Robert Frobsher ‘nin 1931 yılında filme adını veren senfoniyi besteleme sürecinde başına gelenleri anlatır. Aşığı nükleer fizikçi Rufus Sixsmith ‘e yazdığı mektuplar ve bestesi 1970 lerin Reagan’ın Kaliforniyasında dramatik bir şekilde ortaya çıkacaktır.
Üçüncü hikaye Yahudi bayan gazeteci Luisa Rey’in tesadüfen nükleer bir santralı araştırırken Rufus ile elektrik kesintisi sırasında tesadüfen bir asansörde hapis kalmalarıyla gelişir.
Dördüncü hikaye Timoty Cavendish adlı Londra’lı bir yayıncının 1980 yılında başından geçenlerle alakalıdır.
Beşinci hikaye geleceğin Seul şehrinde geçer. Klon garson kız Sonmi-451 ‘nin hikayesidir.Geleceğin mega kentlerinden biri Yeni Seul sular altındadır. Filmde şehrin tasarımını Wachowski kardeşlerin yakından tanıdığı George Hull,yapmış.
Altıncı ve son hikaye uygarlığın bir savaş sonrası yıkılmasından sonra Pasifik adalarından birinde Hawaii ‘de yaşamlarını sürdürmeye çalışan ve Sonmi-451’i tanrı olarak gören ilkel kabilelerden birinin üyesi Zachry’nin başıdan geçenleri anlatmasıyla başlar ve devam eder. Filmde bu altı hikayeyi birbirine bağlayan Wachowski kardeşlerin Matrix triolojisinde de defalarca alegorileştirdiği dini kavramlar karşımıza çıkacaktır.
Fredrich Nietzche’nin kuramlarına gönderme yapılır. İnsanların güç elde etmek için yapmayacakları şey yoktur. “Der Wille zur Macht” , güç istemi insanın en temel güdüsüdür. Güçlünün zayıfı yok ettiği bir dünyada güç elde etmek isteyenlerle onların kurbanlarının hikayesidir anlatılan. Düalite her hikayede karşımıza çıkar.Kötüler hep kötüdür. Her hikayede kötüler iyileri ortadan kaldırmak için tüm güçlerini kullanırlar. Yahudi Hıristiyani kavramlar arasında dolaşırız film boyunca. Merhameti vicdanı olanlar ve olmayanların mücadelesi anlatılır. Gerçeğin ne olduğu da sürekli sorgulanır.
Gerçeği algıladıkları biçimde davranışlarını yönlendirme hakkına sahip olan bireyler bir seçim yaparlar. Seçim yapmak bir gerçeği ya da gerçeğin algılanışına bağlı olarak değişir. Matrix’ üçlemesinde de seçim hakkını kullanan birey temel bir unsur olarak karşımıza çıkar. David Mitchell’in ırk cinsiyet ve millet farkı gözetmeden insanlığın temel sorunu olan “ güç istemi”,“güce tapmayı” siyasi olarak eleştirdiği ve insanların daha farklı, daha merhametli bir dünya seçmeleri için yeni başlangıçların olduğu bir vizyonunu özlediği mesajını ilettiğini söyleyebiliriz. Filmde romanın ana dokusundan gelen “Altılı” “Sextet” yapısı dikkat çeker.
Bulut atlası altılısı senfonisi , piyano, klarnet, keman,flüt, obuva , ve violonsel için yazılmıştır. Burada müzikle çok yakın bir ilişki kurulmuştur. Öte yandan Rus bebekleri (Matrioshka ) yapılanması da romanın ana yapısını oluşturmaktadır. Her bebek bir diğerini doğurmaktadır. Bu yeniden doğum, reincaenasyon, insanların aynı ruhun bir başka bedende ortaya çıkması gibi düşünülmüştür. Kuyruklu yıldız biçimindeki doğum işareti altı hikaye kahramanında da görülür. Ruhun bir bedenden bir bedene zaman ekseni içerisindeki seyahati metaforunun kurgulandığı görülmektedir.
Zaten romanın ve filmin ana teması da bulut atlasıdır.
Gökyüzündeki bulutların hareket edişinden doğan harita.