“Pharos” ya da “Faros” deniz feneri anlamında
kullanılıyor. Denizcilerin en büyük korkusu bilmedikleri tanımadıkları
denizlerin uzak kıyılarındaki sarp kayalıklara çarpıp parçalanmak. Kilikyalı
korsanların en büyük tuzağı. Ticaret
gemilerini yanıltarak kayalara oturtuyor sonra da onları soyuyorlarmış. Deniz
fenerleri milattan çok önce bile
kullanılıyormuş. En bilineni “Pharos of
Alexandria yani İskenderiye Feneri” Fenerin
yapılış tarihi M.Ö. 280 yıllarında Ptoleme Krallığı tarafından yapılmış. Büyük
İskender’in kumandanlarından Ptoleme tarafından kurulan krallık Mısır Dini ve
kültürünü benimsemiş yerel kültlerle kaynaşmıştır. Kendini firavun ilan eden
Ptoleme M.Ö: 323 yılında bölgenin tek hakimi olmuştur. Fener o zamanın en
muhteşem yapılarından biri olarak kabul edilmiştir. Zamanın ünlü Helen mimarı Öklid’in talebesi Sostratus
tarafından inşa edilmiş. Tarihçilerin verdikleri bilgilere göre üç kattan
oluşan fener kulesinin yüksekliği yüz yirmi metreye yakınmış. Depremlerle yıkılan
fenerin zamanının en önemli yapısı olduğuna hiç şüphe yok.
Bugün denize bakarken gördüm küçük deniz fenerini.
Güneşe kafa tutuyordu. Güneş ise tüm görkemiyle sahneden çekiliyor meydanı
Faros’a bırakıyordu. Bin yıl önce denizciler için sahilde ateşler yakılacak
karanlıkları aydınlatmaya çalışacaklardı.
Güneş daha da güçleniyor artık. Mimozalar ha patladı
ha patlayacak. Bu hafta içinde açacaklar her halde. Önce ağaçların üst
dallarında açacak o harika sarı çiçekler. Kokulu olanlar ada mimozası. Diğer
tipi ise ağaç türü. Çiçekler kokmuyor.
Bir kaç gündür güneyden çöl rüzgarlarının getirdiği
kum ve toz atmosfere karışıyor. Havadan çamur yağıyor sanki. Her gündönümünde bu hava değişimleri kaçınılmaz oluyor. Sıcak ve
soğuk dengesi üzerine kurulu bir yaşam alanı. Güneşin elini değdiği yerler
ısınıyor, değmediği yerler soğuk. Çöllerde ısı bir gidiyor bir geliyor. Işık da
öyle. Güneş varsa ışık var o yoksa ışık da yok.
Berlin Özgür Üniversitesi araştırmacılarından Dominik
Bonatz ‘ın bir makalesini okuyorum. “The Iceonograph of Religion”. Hitit güneş
tanrısını inceliyor Bonatz: Arinna dört ayrı krallığın ortak tanrıçası olarak
kabul ediliyor. Anadolu ve Orta Doğu’nun
dört önemli halk grubu olan Hitit, Huri, Luwi ve Arami krallıklarının ortak yanları arasında güneş
tanrıçasını da saymak mümkün. Bu kadim tanrılar panteonunda güneş, ay, deniz,
bereket, savaş , fırtına tanrıları arasında en güçlüsü olarak yerini alıyor.
Kadim uygarlıkların ortak yönü kralla tanrıların ilişkisi üzerine kuruluyor. Kral
ve tanrı inanç sisteminde sarsılmaz bir hiyerarşi oluşturuyor. Kral tanrının
yeryüzündeki temsilcisi olarak daha doğrusu yeryüzündeki akrabası olarak kabul
ediliyor. Tanrının soyundan gelen krallar geleneği Hitit kültürünün ana
temasını oluşturuyor. Siyasi rolün gereği kral tüm tanrı ve tanrıçaların
yeryüzündeki temsilcisi ve koruyucusu olarak törenlerde başrolü oynuyor. Halk
inançları gereği krala hem dini hem de siyasi lider olarak boyun eğiyor. Bu
muazzam otoritenin yansımaları yapılan kazılarda en belirgin haliyle ortaya
çıkıyordu. Tapınakta ortaya çıkan kabartma ve heykellerin yorumu şu şekilde
yapılıyordu:
“Hitit kült (dini tören)
metinlerine göre yeni yıl ve ilkbahar törenlerinde bir araya gelen tüm tanrılar
“fırtına tanrısı’nın evi’nde” toplanırlardı. Bu şenlikte kentin diğer tüm
tapınaklarından tanrı heykellerinin törensel bir alayla Yazılıkaya’ ya taşınmış
olabileceği değerlendirilmektedir. Ana sahnede fırtına tanrısı ile eşi güneş
tanrıçası ve ortak çocuklarının karşılaşması tasvir edilmiştir. Ana sahnenin
karşısındaki duvarda daha büyük boyutlarda büyük Kral IV. Tuthaliya
işlenmiştir. Kral, güneş tanrısı’nın törensel kıyafetinde, elinde egemenlik
sembolü olan ucu kıvrık asa tutar durumda, iki tepe üzerinde tasvir edilmiştir.
Bu kutsal alanın bu kral tarafından yaptırıldığı anlaşılmaktadır.”[1]
Öte yandan
Ra” Mısır Dininin en büyük tanrısı olarak panteonda yerini alırken, tarihler M.Ö. 4000 yıllarını gösteriyordu.
Güneşin gücüne duyulan korku inanca dönüşecekti. Bugün hala güneşin karşı
konamayan etkisini yadsımak mümkün değil. Güneşin neden olduğu kozmik değişimler
insan yaşamını yakından ilgilendirmektedir.
İşte aradan geçen 6000 yıl sonra bulutların
arasından süzülen bu ışıklar Apollon un altın okları denizi kırmızıya
boyuyordu. Zaman insanlar için farklı kozmik nesneler için daha da farklı
döngüleri gösteriyor. Dört milyar yıllık kozmik ömrü olan güneşle 75-80 yıllık
ömrü olan bir insanın arasındaki derin uçurum inanılır gibi değil.
20 Mart saat 07:02 de ilkbahar ekinoksunun gerçekleşeceği bildiriliyor.
Dört büyük kozmik olaydan biri ve belki de en
önemlisi. Kuzey yarımkürede baharın başlangıcı yeni bir yılın başlangıcı. Nevruz
da bu bağlamda “Pagan” olarak nitelendirilen tarım toplumlarının kutlama
törenlerinin yapıldığı zaman dilimi.
Bu konuda yazdığım ilk yazı bu değil. [2]