14 Mar 2007

Hüzünlü İstanbul

Orhan Pamuk 'un İstanbul adlı kitabını biraz önce okumayı bitirdim. Pamuk bir kelimeyi 'Hüznü' almış , onu 345 sayfaya ustaca yerleştirmiş.Anılarıyla şimdiki zaman harmanlanmış , eski İstanbul ile yenisi yanyana konup , ölçülüp biçilmiş.Nişantaşı,Boğaz,Beşiktaş ,Cihangir semtlerine serpilen hüzün Orhan Pamuk 'un başkenti İstanbul.Çöken bir imparatorluk, ve git gide fakirleşen zengin insanlar, hüzünlü insanlar.Nereye ait olduğunu kolay kolay kestiremeyen, anlayamıyan insanlar.Pamuk bir kenti,kentlileri çocukluğunun ve elli yaşındaki yazarın gözleriyle anlatıyor.İstanbul'a göç eden insanları anlatmıyor.Onların neden İstanbul'a geldiğini de sorgulamıyor.Öyle bir savı yok. Sadece çöken ve fakirleşen bir imparatorluk kalıntısı kentin, karanlık sokaklarında kendini , kişiliğini aramaya cesareti olan Orhan'ı anlatıyor.Bunu da büyük bir cesaretle yapıyor .Babası,annesi,abisi,büyük annesi ve diğerlerini , en yakınındakileri hem çocuk Orhan olarak hem de yazar Orhan olarak anlatıyor.Sorguluyor.Nefret ettiği , kızdığı ve sevdiği şeyleri tanımlıyor. Okurken epeydir kafamda dönüp duran bir çok sorunun da yanıtını bulduğumu sanıyorum .ben de kardeşimle , annemle ve babamla , dedemle hesaplaşır gibi oldum . Sonra bunu yapmanın o kadar da kolay olmadığını anladım.İmparatorluğun başkentinde hüzünlü bir gezintiye çıkarıyor bizi. Kenti okurken siyah beyaz fotoğraflar bize yardımcı oluyor . Fotoğraflarda gördüğünü anlatıyor yazar. Biz de o resimlerin içine giriyor , o günlere gidiyoruz.Boğazda ve Marmara'da yankılanan hüzünlü martı çığlıklarını duyuyoruz.Sonra kökü hiç olmayan sermayedarları anlatıyor.Sürekli nereden geldiği anlaşılmayan giderek meşru olmayan yolarla kazanılan servetlerin yansımaları binalar ve yapılanmalara çekiyor dikkatimizi.İmparatorluğun asik sınıfı hiç bir zaman olamamış batılı anlamda .O muhteşem paşalar devletlinin kapısında kendilerine başarılı hizmetleri için verilen konaklar ve servetleri , başarısı olunca bir pala darbesiyle kaybedince aileleri hüzünlenmiş ve yabancılaşmış. İmparatorluk batılı anlamda feodaliteyi yaratmamış. Bilerek ya da bilmeyerek .İmparatorluk asaleti de böylelikle batılı kalıplara göre değil , İstanbul 'a özgü bir gelişme göstermiş. İşte bu yüksek dereceli bürokratların imparatorluk çöktükten sonra yok oluşu nu anlatıyor biraz da . Sonra bu paşaların yerine gelen yeni bürokratlar ve onların değer yargıları. Orhan'ın annesi bu yeni insanları anlatıyor Orhan'a . Orhan ' da annesini anlatıyor bize . İşte o zaman buluyoruz cevaplarımızı .Bizim insanlarımız neden hep hüzünlüdür , neden müziğimiz ve herşeyimiz hüzünlüdür .Orhan Pamuk kendince bunun yanıtını veriyor.Okurken ben de kendi yanıtlarımı buldum sanıyorum . Teşekkürler Orhan Pamuk .

“Kremna (Κρεμνα)`

Uçurumun kıyısında bir Pisidia kenti. Klasik Yunanca "Uçurum" anlamına gelen (κρημνός) kelimesinden yola çıkarak adının veril...