4 Eyl 2010

Diyarbakır Zindanı


Diyarbakır Hapishanesinin yıkılacağı sözü verildi…

İşkence merkezleri arasında sırabaşı olduğu için mi?

Bu hapishanede Kürtlere işkence edildiği için mi?

Yoksa Türkiye Cumhuriyeti tarihinde kara bir leke gibi duran bir demokrasi ayıbı olduğu için mi?

Hangi gerekçeyle olursa olsun; devletin en yetkili kişisinin yani başbakanın, yirmi bin kişiye hitaben dün Diyarbakır meydadında yaptığı konuşmada Diyarbakır Hapishanesi’nde işkence görenleri anması ve hapishanenin yıkılacağı sözünü vermesi çok anlamlıdır :

“Her birimiz tek tek o lağım suyunun içine indiriliyorduk. Lağımın içinde nefesimiz kesilene kadar tutuluyorduk. Diyarbakır Cezaevi’nde yatan herkes yaşadı bunu. O pisliği içmedim, yemedim diyen gururu yüzünden yalan söylüyordur. . Kıştı, bir hafta boyunca gece o beton avluda suyun içinde yatırıldık. İhtiyacımızı suyun içinde yapıp, ısınmaya çalışıyorduk. Her koğuşta hoparlör vardı. Her gün cezaevinin amiri olan yüzbaşının konuşmasını esas duruşta bir saat dinliyorduk….

Bedii Tan ayakta duramıyordu. Kafasından bir bidon soğuk su boşalttılar. Yere yığıldı. Kalkması emredildi. Duvara tutunarak güçlükle kalktı. Kalkmasıyla beraber, gardiyan bir tekvando hareketiyle dönüş yaptı ve botunun tabanını Bedii Tan’ın göğsüne indirdi. Adamcağız kafa üstü yere düştü. Bedii Tan öldükten sonra koğuşa bir hâkim yüzbaşıyla asteğmen geldi. Bize, ‘Bedii Tan koğuşa gelmeden önce ishale yakalanmıştı. Bağırsak enfeksiyonundan öldü’ diye bir ifade imzalattılar.

Kaynak: 12 Eylül döneminde tutuklanıp Diyarbakır Cezaevi’nde üç yıl işkence gören Selim Dindar’ın Neşe Düzel ‘e anlattıklarının yayınlandığıhttp://www.diyarbakirzindani.com web sitesinden alınmıştır.

Cezaevinin yıkılacağı sözünü T.C 'ti başbakanı veriyor.

Yıkılması yerine acaba orası bir müzeye dönüştürülemez mi?

İşkence suçunun lanetlendiği, gelecek kuşaklara ibret olması amacıyla demokrasi ve insan hakları değerlerinin vurgulandığı, işkencenin ve işkencecilerin, etnik ve dini ayırım yapanların lanetlendiği bir kültür merkezi….

Böylelikle bundan böyle artık Türkiye cumhuriyetinin tüm devlet görevlilerinin demokrasi ve insan haklarına saygılı olacağının kanıtı olabilirdi.

“Kremna (Κρεμνα)`

Uçurumun kıyısında bir Pisidia kenti. Klasik Yunanca "Uçurum" anlamına gelen (κρημνός) kelimesinden yola çıkarak adının veril...