27 Tem 2010

Kandil


Telefonunuza akşam üstü bir mesaj düşüyor. Falanca şirket ve filanca kuruluş kandilimizi kutluyor.

Nedir Kandil?

İslam dini açısından bakıldığında farklı görüşlerin ileri sürüldüğü tartışmalı kutsal günler.

“Kandil” geceleri konusunda çok farklı kaynaklardan bilgi derlemek mümkündür.

Yolda eve doğru yürürken bir restoranın camında şu ibareyi görürsünüz:

“Kandil gecesi dolayısıyla kapalıyız.”

Köşebaşında renkli kağıtlara sarılmış kandil simitleri satılmakadır. Camilerin minarelerindeki tüm ışıklar yanmaktadır…

Diğer dinlerde olduğu gibi İslam dininin belirli mezheplerinde o mezhebin inanışı doğrultusunda özel dualar edilmesi, özel ritüeller uygulandığı kandil geceleri son yıllarda bazı TV’ kanallarında da naklen yayınlanmaktadır.

Falanca camiiden yapılan naklen yayında hafızların bir örnek giysileri ve takkeleriyle Türkçe olmasına karşın yıllar içinde daha “makbul” kabul edilen Arapça vurgusuyla okudukları “Mevlid” ve takkeleri başlarında öfkeli bakışlı yetişkin dinleyici erkekler. Genellikle naklen yayınlarda bayanları görmek mümkün olmuyor..

Dinler arasında “Yortu” , “Şabat”, gibi tanımlar kullanılan özel dini günler her ülkede farklılık göstermesine karşın belirli bir benzerlik ve paralelik de taşırlar. Yahudi, Hıristiyan ve İslam dini geleneklerinin benzer yanları içinde de olurlar. İmparatorluk günlerinde birbiri ardından gelen özel günler sosyal yaşamın vazgeçilmez olgusu olagelmiştir. Müslüman mahallesinden koşmaya başlayan neşeli çocuklar Hıristiyan mahallesine oradan da Yahudi mahallesine çığluklar atarak koşuşurlar, kendilerine ikram edilen yiyecekleri hep birlikte midelerine indirip oyunlarına devam ederler.

İslamda “Sünni” geleneğe göre kutsal kabul edilen gecelerin zaman içerisinde gece boyunca ibadet etme olanağına dönüşmesi çok sonraları gerçekleşmiştir. Bu konuda bir alıntı yaparsak: (Türkçe Bilgi Ansiklopedisi)

“Kandil gecelerinden Kadir gecesi dışındaki gecelerin kutsallığı hakkında Kuran’da herhangi bir bilgi bulunmaz. Hz. Muhammed kandil geceleri konusunda hiçbir şey iletmemiştir. Zaten Mevlit kutlaması hicretten 300 yıl sonra Mısır’da, Fatimiler döneminde, Miraç, Regaip ve Berat gecelerinin kutlanması ise 400 yıl sonra Kudüs’te başlamıştır.

Müslümanlığın başlangıcından asırlar sonra ortaya çıkan bu gecelerin kutsallaştırılma olayına, bu gecelerde fazladan yapılan ibadetlere ve toplu namazlara İslam bilgin ve hukukçularının çoğu karşı çıkar. Bunların dinin bir parçasıymış gibi görülmesini ve bu yönde topluma yapılan zorlamaları kabul etmezler.

Kutsal günlere ve gecelere hemen hemen her hiyerofanide rastlanır.

Sünni islam geleneğinde Berat Kandili olarak adlandırılan bu gecenin çok farklı yorumları bulunmaktadır. Sünni inananlar bir yılın bitip öbür yılın başladığı bu dönem için Allah’tan Berat isterler. “günahlardan arınma ,af dileme gecesi” Şaban ayının 15. gecesine tekabül etmektedir. Hadislere göre inananın bir yıllık yazgısının o gece kararlaştırıldığına inanılmaktadır.

Şii geleneğinde ise bu gecenin İmam Mehdi ‘nin doğum günü olduğuna inanılmaktadır.

İstanbul’un ve İzmir ‘in eski semtlerinde doğup büyüyenler çok dinli, çok dinli bir imparatorluğun geriye kalan sosyal yaşamının gereği üç dinde tüm özel günlerin aynı şevkle kutlandığı neşeli anıları taşımaktadır. Bayram,Paskalya, kandil ve yortu günlerinde evden eve yayılan neşeli çocuk çığlıklarının renkli dünyasını özleyen ve arayanlar kaybolan bir hoşgörü dünyasını yaşamış olmanın ayrıcalığıyla yürüyüp giderler…

Her geçen gün etkisini toplum üzerinde artıran Sünni resmi görüş Kur’an ‘da yer almayan yaptırımları da beraberinde taşıyarak neşeli günleri korku günlerine dönüştürmektedir. İmparatorluk günlerinin neşeli kandil geceleri, giderek git gide koyulaşan Arapça aksanıyla TV lerde naklen yayınlarında gördüğümüz, yetişkin ve kızgın bakışlı erkeklerin dünyasına dönüşmektedir.

Sevgi, hoşgörü, neşe ve barış dolu olması amaçlanan kutsal günler, artık çatık kaşlı yetişkin erkeklerin öfkeli bakışlarıyla korku bulutlarıyla kararmaktadır..

Kandil geceleri artık ellerinde kandil simitleriyle top oynayan neşeli çocuk çığlıklarına kapalı….

21 Tem 2010

Yargı Madurları


Gözyaşları sel olmuş akarken düşünüyoruz.

Tüm darbecilerin yargılanacağı günü bekliyen çok acı çekmiş madur olmuş aileler var.

Yargının yolunu açacağını vaad eden AKP acaba referandumda ‘evet’ oyu verirsek nereye kadar gidecek?

Yargıyı siyasetten arındırabilecek mi?

Cumhuriyetin kurulduğundan bu yana haksız yere verilen "siyasi" idam ve hapis kararlarını yeniden gözden geçirecek bir yargılama ve düzeltme yapılabilecek mi?

Kenan Evren’in ve diğer gayretkeş generallerin işlediği tarif edilemez suçlar yargılanırken, 27 Mayıs ve 12 Mart ve 12 Eylül ve tüm darbecilerinin yargılanacağı bir yargı yolundan mı söz ediliyor?

Bilmiyoruz.

Bildiğimiz bir şey var. O da yayınlanan istatistikler.

Ben devletin kayıtlarında bu konuda resmi bir belge görmedim ama aşağıdaki site 1920-2000 yılları arasında infaz edilen idam yargıları konusunda ciddi istatistikler veriyor.

Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana 715 kişinin asılarak idam edildiğini bu sayıya 'İstiklal mahkemeleri' de ilave edilirse sayının binlerle ifade edileceği ileri sürülüyor.

http://www.savaskarsitlari.org/arsiv.asp?ArsivTipID=5&ArsivAnaID=8632

Dokuz Eylül Üniversitesi öğretim görevlilerinden Prof. Dr. Ergün Aybars bu konuda çok ciddi araştırmalara imza atmış.

İstiklal Mahkemeleri konusunda bir de kitabı var.

15 Tem 2010

Referandum


Okuma Notları I


12 Eylül 1980 askeri müdahalesinin ardından hazırlanan ve 7 Kasım 1982 tarihindeki halk oylamasında kabul edilen Anayasa`da bugüne kadar 16 kez değişiklik yapıldığı bildiriliyor. AKP ‘nin meclise getirdiği sivil anayasa taslağının “süzgeçten” geçtikten sonra kalan maddeleri 12 Eylül 2010 tarihinde referandumla oylanacak.

Türkiye’de siyasi koşullar beş kez halkoyuna başvurmayı gerektirmiş:(1)



  • 9 Temmuz 1961 : 27 Mayıs 1960 askerî müdahalesinin ardından hazırlanan 1961 Anayasası için : yüzde 38,3 ‘hayır’ oyuna karşılık, yüzde 61,7 ‘evet’ .
  • 7 Kasım 1982′deki Anayasa halk oylamasına evet yüzde 91,37 Hayır yüzde 8,63

  • 1982 Anayasası’nın geçici 4. maddesi ile Süleyman Demirel, Bülent Ecevit, Necmettin Erbakan gibi siyasilere getirilen yasakların kalkıp kalkmaması konusunda, 6 Eylül 1987′de gerçekleştirildi. Kıl payıyla yasaklar kalkıyor.


  • Anayasa’nın 127. maddesindeki yerel seçimlerin 1 yıl erkene alınıp alınmaması 25 Eylül 1988′deki oylamada yüzde 65 ‘hayır’


  • 21 Ekim 2007 Cumhurbaşkanlığı görev süresi için yapılan referandumun sonucu açık ara evet


Görüldüğü kadarıyla referandum evet-hayır oyları iktidarlar için bir tür güven tazeleme anlamı da taşıyabiliyor.

Bu bağlamda düşünüldüğünde AKP karşı cephede bulunan CHP ve MHP için bir tür siyasi tuzak kuruyor.

Anayasa maddelerine bakıldığında bu maddelerin “Hayır” oyu verilecek mantıki bir açıklamasının bulunmadığı görünmektedir.

Dolayısıyla geniş halk toplulukları siyasi tercihlerinin ötesinde bir de mantıklarının dediğine kulak vermek zorunda kalacaklardır. Referandum tarihinde de bu ilk kez olacaktır. Bu koşullarda beklenen evet oylarının çok yüksek olacağı varsayımı konuşulmaktadır.

Referandum süreci işlemeye başlamıştır. PKK ve terör, ”Kürt Sorunu” konuları gündemin en keskin maddeleri olması itibariyle bu süreçte iyice belirginleşecektir. Asker – Sivil ayırımı, profesyonel ordu, mecburi askerlik yasası tartışılır hale gelmiştir.

Kalan süre içerisinde maddeleri iyice bakıp anlamak gerektiği kadar, referandum sürecinin ve koşullarının da uluslararası standartlara göre karşılaştırılmasında fayda vardır.

Siyasi anlamda bugün demir yumrukla ve balyozla yönetilen geniş halk kitlelerinin kişisel hak ve özgürlükleri için şiddet tekelini elinde tutan devletle mutabakat araması oldukça geç kalmış da olsa bu referandumda ortaya çıkabilir.


---------------------------
(1) 1923- 1961 yılları arasındaki rejimler referanduma gidilecek siyasi ortamın oluşmasına izin vermemiştir.

“Kremna (Κρεμνα)`

Uçurumun kıyısında bir Pisidia kenti. Klasik Yunanca "Uçurum" anlamına gelen (κρημνός) kelimesinden yola çıkarak adının veril...