1 Şub 2012

Kar

Sürekli kar yağıyor.

Durup durup yeniden yağmaya başlıyor.
Şaşkın ve perişan insanlar oradan oraya sürükleniyor.
Patinaj yapan arabaların direksiyonlarında kabus yaşayan ahmaklar gaz pedalına bastıkça çaresizlikleri artıyor.
Yılda sadece iki hafta bu yoğun kar yağışını yaşayan İstanbul bir başka güzel.
İki hafta için kar giysilerine yatırım yapmaya değer mi?
Yoksa mevsimler mi değişiyor? Küresel ısınma işaretleri mi alıyoruz?
Ülkenin nüfusunun neredeyse yüzde kırkının yaşadığı Marmara Bölgesi karlar altında donuyor.
Devlet hemen tedbir alıyor: “Kar Tatili”
“Falanca ve filanca sınıfından memurlarımız idari izinli sayılacaklardır….”
“Arabalarınızı kullanmayın, toplu taşıma araçlarını tercih edin.”
Kar yağışı karşısında çaresiz kalan sistem, bu iki haftayı yok sayacak tedbirler alıyor..
Cılız sütunlar üzerinde duran sistem  kar yağışı nedeniyle kilitlenmiş durumda.
Her şeyin suçlusu kar.
“Cezalandırılıyoruz. ”
Stockholm’de yaşadığım yıllarda bir sistemin kar yağışı altında nasıl çalışabileceğini de görme fırsatım olmuştu.  Neredeyse kırk yıl önce yoğun kar yağışı altında 06:17 treniyle işe gidiyor, 16:49 otöbüsüyle üniversiteye derse gidiyordum. Hiç bir şey aksamıyordu. Eksi yirmi otuz derecede  kar ve buzlanma olmasına rağmen   otobanlarda trafik akıyordu. Hafta sonlarında ormanda belediyenin spor tesislerinin bulunduğu yerde açtığı parkurlarda yürüyüş kayağı yapıyorduk. Sonra sıcak su ve sauna hizmetinden bir kron karşılığı faydalanıyorduk. Yaşam hiç aksamadan devam ediyordu. Sistem kar ve buz karşısında sürdürülebilir beş yıldızlı bir yaşam kalitesi sunabiliyordu…
Kırk yıl sonra İstanbul’da  ve ülkenin diğer kentlerinde ulaşımdan diğer kamu hizmetlerine kadar içine düşülen çaresizliği görüp üzülmemek elde değil.
Daha da acısı işinden olmaktan  korkan kişilerin çalıştığı  medyada demeçler ve reportajlar veren seçilmiş yetkililerin herkesi ahmak yerine koyarak gülücükler dağıtmaları. Sorumlu kişiler büyük bir pişkinlikle ve hamasetle tabiyatın  bu en beklenen metorolojik hadisesini de her şeyin suçlusu ilan edebiliyorlar. Vatandaş dışarı çıkmasın, arabasına binmesin, işine gitmesin.
Ne diyelim, bu iki hafta da her yıl olduğu gibi geçer gider...

“Kremna (Κρεμνα)`

Uçurumun kıyısında bir Pisidia kenti. Klasik Yunanca "Uçurum" anlamına gelen (κρημνός) kelimesinden yola çıkarak adının veril...