12 Ara 2010

Kar ve Mario Vargas Llosa

Soğukları özlemişim. Sıcağın insanı hamurlaştırması varsa soğuğun da insanı miskinlikten kurtarıp kendine getirişi var.

En azından benim için böyle. Ne de olsa on yıl Stockholm’de yaşamanın verdiği alışkanlık.

Türk Medyasını izlemek artık olanaksız hale geldi. Benim mantık sınırımın ötesine geçen bir tarzda yayın yapan bir medya. Ne de olsa “rating” ve “Takvim -i Vakayi” medyası.

Doğru haber almak için farklı dillerde yayınlanan medyayı izlemekten başka çare yok.

Tüm dünya medyasını ikiye bölen çağın olayı ve kahramanı Jualian Assange.

Wikileaks tüm engellemelere rağmen hızından hiç bir şey yitirmeden belgeleri yayınlamaya devam ediyor. Politikacıların ve geleneksel gazetecilerin yaklaşımı:

“Yok edelim”, “Ödürelim”, “Tutuklayalım.” Özellikle de ABD cumhuriyetcilerinin tepkisi büyük.

Nitekim. Londra’da tutuklanan Julian Assange önemli açıklamalarda bulunuyor. Tutuklanma nedeni ise oldukça absürd. tecavüz sanığı olarak tutuklanıyor. İnanması güç ama yine de batı demokrasisinin iki yüzünü bir kez daha görüyoruz. Belgeler yayınlanmaya devam ederken ilginç polemikler de yaşanmıyor değil.

ABD Obama yönetimi yetkilileri raporları yazan devlet memurlarının görevlerini layıkıyla yerine getirdikleri açıklamasını yaparken raporlarda adı geçen yerel politikacılar ve Cumhuriyetçiler ateş püskürüyor..

Rusya’nın Nato Büyük Elçisi Dimitri O. Rozogin , Assange’ın tutuklanmasının Batıda söz ve düşünce özgürlüğü olmadığını ispatladığını, Assange ‘a Nobel Barış ödülü verilmesi gerektiğini gülümseyerek söylüyor.

Hiç de haksız sayılmaz doğrusu.

İstanbul’da kar yağışı hızlanırken Svenska Dagbladet Gazetesinde gözüme Mario Vargas Llosa’nın Nobel ödülü konuşması ilişiyor.

Okumanın ve kaliteli edebiyatın insanların yaşamını nasıl olumlu yönde değiştirebilecek bir güce sahip olduğunu vurgulayan nefis bir konuşma. Siyasi vurgusu tam kıvamında. fakir üçüncü dünya ülkelerinin ezilen halkları ve zenginler kulübü Batı. İspanyol, Fransız edebiyatının, İngiliz ve Amerikan edebiyatının önde gelen temsilcilerine tek tek vurgu yapıyor. Onlardan neler öğrendiğini anlatıyor.

Gençlik yıllarında Marksist olduğunu ama yıllar geçtikçe liberal bir demokrata dönüştüğünü söylüyor. Özgürlüklerden yana bir demokrat aydın. Milliyetçilikten ne kadar nefret ettiğini, bunun neredeyse bir hastalık olduğunu söylüyor.

Dünya vatandaşı Vargas’ın konuşması hakkındaTaraf’da Yasemin Congar’ın kısa bir yorumu ve Sabah gazetesinde yer verilen kısa bir paragrafın dışında medyanın “Kültür Sanat ” duayenlerinden “tıs” yok.

“Kremna (Κρεμνα)`

Uçurumun kıyısında bir Pisidia kenti. Klasik Yunanca "Uçurum" anlamına gelen (κρημνός) kelimesinden yola çıkarak adının veril...