4 Oca 2011

DAYANIŞMA-PAYLAŞMA-YARDIMLAŞMA

“İNSANI YARDIM ALMA GEREKSİNİMİNİN ÖTESİNE TAŞIMAK...”

“Paylaşma; yediğimiz her lokmada, cebimizdeki her kuruşta, giydiğimiz her giyside bir başkasının payının da olabileceğinin bilincinde olmaktır.” Hanri Benazus

Bugün, üzerinde yaşadığımız dünyada fiziksel, bedensel açlık çekenlerin, yoksulluk içinde kıvrananların sayısı, tüm insanları kara kara düşündürecek boyutlara ulaşmıştır.

“Gerçekler hiçbir zaman bir çatışma ve tartışma içine girmezler. Kendileri ile asla çelişmezler.” Halbuki bizlerin hayatı hep çelişkilerle doludur. Aslında tüm çelişkiler bir yerde sahteliğin ve sahteciliğin en belirgin özelliğidir. Kısacası, “Dayanışma, Paylaşma ve Yardımlaşma” konusunda egomuzun güdüleri her zaman ön planda yer alırlar. Bizler arkasından bin bir bahane üretir ve kendimize yeni yeni mazeretler yaratırız.

Unutmamak gerekir ki; “Takındığımız her tavır, doğru yanıtı bekleyen bir meydan okuyuştur.”

Dünya, her biri kendilerine has beklenti ve korkuları taşıyan sayısız insanlarla doludur. Bu insanların ister bireysel, ister sosyal açmazlarından kurtulmaları için aslında kendilerinden başka bir kurtarıcıları da yoktur.

Ne zaman ki akıl, sevecenlik ve iyi yüreklilik, acımasızlığa, nefrete, sevgisizliğe üstün çıkacak, işte o zaman bugün için bir ütopya olarak görülse de dünyayı müşterek bir değerli yaşam alanı haline getirebiliriz.

Ama unutmamak gerekir ki; “Görüntüyü yansıtan ayna olmak, yansıttığı görüntünün mükemmelliğinin gerekçesi değildir.”

Unutmamamız gerekir ki; “Güncel yaşamımız bir görme ve duyma olayından çok bir sezinlenme ve algılama olayıdır.”

Biz insanların hayatı her nedense hep çelişkilerle doludur. Bir insanı bir taraftan sever, diğer bir taraftan ondan nefret ederiz. Bir taraftan kavga eder, çatışır, savaşır, öldürür, hayatları söndürür, malı, mülkü mahveder, diğer taraftan sevecenliği ve özveriyi geri plana itmeyiz.

Bir insana, bir şeye bütün gücümüzle tutunur, ama bir süre sonra onu unutuveririz. Tüm açmazlarımız karşısında da içinde yaşadığımız kaosu aşmak için kılımızı bile kıpırdatmayız.

“Dünya, aç oldukları için uyuyamayanlarla açlardan korktukları için uyuyamayanlar arasında bölünmüş durumdadır.” Paulo Freire

“VERMEK, VEREBİLMEK BİR ÖZVERİ, BİR ERDEMDİR...”

“Hep alabileceklerimizi hesaplamaya uğraş veririz. Halbuki verebileceklerimizi hesaplamaya alışırsak mutlu bir dünya yaratabiliriz.” Hanri Benazus

“Dayanışma, bir topluluğu oluşturanların her türlü duygu, düşünce, anlayış ve ortak çıkarlarda birbirlerine karşılıklı bağlanması demektir. Toplumsal dayanışma ise; toplumun kurum, kuruluşlarıyla ortak değerlerde birleşmesi ve birlikte hareket etmesidir.”

İnsan sosyal bir varlıktır. Çevresindeki tüm olaylardan doğrudan ya da dolaylı olarak etkilenir. Bu etkileşme, kimi insana zarar verdiği gibi, kimi insanın da maddesel, güçsel, moral yönden zirvelere çıkmaksına da yardımcı olur.

Hepimiz kabul ederiz ki, tüm insanların birbirlerine sunmak durumunda oldukları bir takım görevleri vardır. Bunları yerine getirmek bir zorunluluk değil, varoluşun bize bir yükümlülüğüdür.

Ancak, insanoğlunun yapısı gereği, yapmadığı, yapmak istemediği, yapmaktan sakındığı şeyler, başaramadığı işler için bin bir mazeret üretmekten yana çok büyük bir hünere sahip

Şunu unutmamak gerekir ki; “Birey kendini bilmedikçe, umduğu hep cennet de olsa, bulacağı hep cehennem olacaktır.”

İnsanın günlük yaşamı bir eylemler sürecidir. İnsan, hoşuna gitse de, gitmese de hep devamlı bir işlev sarmalı içindedir. Dünya üzerindeki farklı insanların, yaşadıkları sürece her zaman birbirlerine gereksinim duymaları çok doğaldır.

Zenginlerin bile yoksullara gereksinim duydukları çok olmuştur. Hiç bir zengin “Benim kimseye ihtiyacım yoktur...” diyemez. Unutmamak gerekir ki; “Her zengin insan servetini yanında çalıştırdığı insanların gücü ile edinir.”“Her kim ki, yanında birini çalıştırıyorsa ona gereksinimi vardır demektir.”

“Yardımlaşma” konusunun içine, paradan, maldan, güçten sevgiye kadar her şeyi katabiliriz.

“Vermek”; halk dilindeki gibi bir vazgeçme, bir şeyden yoksun kalma, bir yoksullaşma olayı değildir. Bizim anlatma çabası içine girdiğimiz, “Verme, verebilme; bir özveri, bir erdem ve bir üstünlülüktür.” “Vermek; aynı zamanda, alanın hoşnutluğunu ve hazzını kendi içimizde duymak ve yaşamaktır da...”

İnsan sevgisinin kaynağı nasıl sonsuz ise, onu algılayabilen ve hayata geçirebilenler için böyle insancıl bir sonuca ulaşma gücü de sonsuzdur. Onun için, gelin, o “İnsanlık Sevgisi” dolu küçücük, pırıl pırıl yüreğimize sığınalım. Emin olun bu yeter de artar bile.

Unutmayalım ki; “Her bir yürek, kendi coşkuları içinde bu güzel yolculuğu yapmak ister.”


Hanri BENAZUS

Derleyen: Halit YILDIRIM

“Kremna (Κρεμνα)`

Uçurumun kıyısında bir Pisidia kenti. Klasik Yunanca "Uçurum" anlamına gelen (κρημνός) kelimesinden yola çıkarak adının veril...