29 Ağu 2014

Restorasyon

Davutoğlu: “Restorasyon devam edecek”

“Tarih bilimi terminolojisinde restorasyon (lat. restaurare = yeniden kurmak) genel olarak bir politik durumun yeniden kurulması, kural olarak da bir devrim sonucu devrilmiş bir hanedanın yeniden iktidara gelişini ifade eder. Restorasyon sözcüğünü terminolojiye sokan İsviçreli devlet hukukçusu Karl Ludwig von Haller'dir. Haller kavramı olumlu anlamda kullanmışsa da, kavram 19. yüzyılda bütün olumlu anlamlarını yitirmiş ve gericilikle eş anlamlı olarak kullanılır olmuştur. Tarihte restorasyon sözcüğüyle ifade edilen en önemli iki dönem İngiltere'deki Stuart Restorasyonu (1660-1688) ve Fransa'daki Bourbon Restorasyonu'dur (1814/1815-1830). Ayrıca 1815 ile 1830 yılları arasındaki dönem Almanca konuşulan ülkelerin hepsinde Fransız Devrimi'nden esinlenilerek ve Napoleon işgali ve Prusya Reformları sonucu hazırlanan anayasaların saf dışı edildiği, yurttaş hak ve özgürlüklerinin kısıtlandığı ve aristokrasinin yeniden kendi düzenini kurduğu bir dönem olarak restorasyon dönemi olarak tanımlanır.” Kaynak: Vikipedi

Restorasyon kavramı medya tarafından oldukça farklı algılandı. Davutoğlu’nun ne söylediği ise önümüzdeki dönemde anlaşılacak. Şimdi konuyu analiz edenlerin düşüncelerine bakalım:

“Davutoğlu’nun “AKP bir restorasyon hareketidir” sözlerinin doğru olduğu kanaatine vardım. Bir tek Hıristiyan’ın dahi olmadığı yerlerdeki kalıntıları restore edip ayağa kaldırmak! Evet… AKP bir restorasyon hareketidir. Bizans’tan kalma kiliseleri restorasyon hareketi, bir bakıma Bizans’ı ihya hareketi… Ne dersiniz?

Saygılar…””Bayram Coşkun, Yeni Mesaj, 29 Ağustos 2014

Mümtaz’er Türköne ise 24 Ağustos 2014 tarihli Zaman gazetesinde konuya şöyle değiniyor:

“AK Parti kurmayları da Davutoğlu’nun muradını anlayamaz. Fransız Devrimi’ni, Napolyon Savaşları’nı sonrasında Avusturya şansölyesi Metternich’in mimarı olduğu Avrupa Uyumu’nu ve 1815’ten 1848’e kadar devam eden dönemin Restorasyon Dönemi olduğunu bilmeden, Davutoğlu’nun uzmanı olduğu alana ait bu kavrama ne anlam yüklediğini ve dolayısıyla Türkiye’ye nasıl bir yön tayin ettiğini çözemezsiniz. “Van minits”in karşısına “restorasyon”u yerleştirmek, Erdoğan-Davutoğlu farkını anlamak için size bir fikir verebilir.”

Bu iki yorumun arasında ne kadar fark olduğunu görüyoruz. Hangi yorum daha gerçekçi? Söylemek zor.
Restore edilecek olan ne? Bir sistem. Bir ideoloji. Bir rejim. Yani kısacası Cumhuriyet. Hangi cumhuriyet? Türkiye Cumhuriyeti. Davutoğlu 1923 yılında kurulan cumhuriyet rejimini restore etmekten söz ediyor.
Bir başka medya yazarı ise Davutoğlu’nun gizli bir planı olduğundan şüpheleniyor. Soner Yalçın, OdaTv köşesinde şöyle yazıyor:

“Si­ya­sal ta­rih­te çok bi­li­nen res­to­ras­yon dö­nem­le­ri var­dır:Ör­ne­ğin: 1653’te İn­gi­liz kra­lı­nı ko­van Cum­hu­ri­yet­çi Crom­wel­l’­den son­ra, 1661’de, Stu­art Ha­ne­da­nı­‘nın (Kral II.Char­les) ye­ni­den ik­ti­da­ra gel­me­si­dir.Ör­ne­ğin: Fran­sız İh­ti­la­li­’nin ürü­nü Cum­hu­ri­ye­t’­i yı­kan 1814-1830 Bo­ur­bon mo­nar­şi­si ve 1830-1848 Kral Lou­is Phi­lip­pe­’nin meş­ru­ti­yet res­to­ras­yo­nu­dur.
İki ör­nek­te gö­rül­dü­ğü gi­bi res­to­ras­yon; dev­rim­ci­ler için “kö­tü­”, kral­cı­lar için “i­yi­” bir dö­nem.”
Da­vu­toğ­lu “ne­yi­” yı­kıp, “ne­yi­” ge­tir­mek­ten bah­se­di­yor? Giz­li ajan­da­da ne­yin ya­zı­lı ol­du­ğu­nu yıl­lar­dır söy­lü­yo­ruz.”

Bu yazarlar öncelikle kendi düşüncelerini öne sürerek kavram üzerinden spekülatif akıl yürütmelere yönelmişler. Öte yandan Davutoğlu restorasyon hareketinin nerelerde yapılacağını  AKP kongresinde dokuz madde halinde sıralamış: Bu dokuz madde üzerinde duran hiç kimse yok.

  • 1- Özgüven ve darbe girişimlerine karşı duruş
  • 2- Sosyo-kültürel bütünlük, çözüm sürecine devam mesajı
  • 3- Özgürlüklere yeni bir ahlaki formasyon
  • 4- Paralel yapıyla mücadele, devlet ve bürokrasinin restorasyonu
  • 5- Ahlak restorasyonu, 3Y ile mücadele
  • 6- Yargıdan paralel yapının temizlenmesi
  • 7- Kültür ve medeniyet restorasyonu
  • 8- Ekonomik restorasyon
  • 9- Türkiye’nin uluslarası alandaki yeri
Davutoğlu geçen yıl Diyarbakır Dicle Üniversitesi’nde yaptığı bir konuşmada daha da detaylı bir şekilde “restorasyon” kavramının içini dolduruyor. Aşağıdaki linkte konuşmanın metnini bulabilirsiniz:


Genel yapı itibariyle “cahil” ve “lümpen” seviyesinde yayın yapan Türkiye medyasının İngiltere, Fransa ve Almanya siyasi tarihini okuyucularına hatırlatması beklenemez. Zaten bu bilgiye sahip olan bir gazetecinin de medya organlarında barınabileceğini  sanmıyorum. Davutoğlu 1660-1785 yılları arasında süren restorasyon dönemini akademik alanda araştırmış bir kişi olarak gerek medyaya gerekse de parti kadrolarına göre çok daha avantajlı durumdadır. Aşağıda vereceğim linklerden bu döneme ilişkin bilgilere ulaşılabilir.


Restorasyon dönemi adı verilen süreçte İngiltere, Fransa ve Almanya’da yüzlerce düşünür bilim, felsefe ve sanat  alanlarında çağlarının en önemli eserleriyle düşünce dünyasında çığır açmışlardır. Bu döneme sanat alanında “Neoklasik” dönem adı verilmektedir. Batı kültür tarihi göz önüne alındığında 1600 yılları ile 1800 yılları arasındaki iki yüz senede düşünce akımları coşmuş, nehirler gibi akmıştır.  İngiliz edebiyatında çığır açan  Dryden, Pope, Swift, Johnson gibi yazar ve düşünürlerin siyasi akımlar üzerindeki tesiri azımsanamaz: 

“Literary historians sometimes break up this era into three periods, the Age of Dryden, 
from 1660 to John Dryden’s death in 1700, when English neoclassicism was being 
established; the Age of Pope and Swift, from 1700 to their deaths in 1744-45, when 
neoclassicism fully flowered; and the Age of Johnson, from 1744-45 until his death in 
1784, when neoclassicism began to be more fully challenged by a variety of ideas and attitudes, including the rise of the novel as a popular form, the development of 
sentimentalism as a literary and philosophical movement, and the increasing optimism of Enlightenment thought.”The Restoration and the Eighteenth Century

Aynı dönemde Osmanlı İmparatorluğu derin bir Ortaçağ karanlığında fanatizmin hüküm sürdüğü hilafet rejiminde hiç bir düşünce akımı üretememiştir. Din ile bilim aynı kefeye konarak bilim kültürü teoloji ile özdeşleştirilmiş bugün bile bir çok kişinin yanlış ifade ettiği din ve bilim anlayışı imparatorluk siyasetine hakim olmuştur. Din fanatizminin hakim olduğu hilafet rejimi bugün lümpen kültürünün hakim olduğu yığınlara yeniden tanıtılmaya çalışılmaktadır. Cumhuriyet rejiminden hilafet monarşisine geçiş veya demokrasiden otokrasiye geçiş için zemin hazırlanmaktadır. Bu siyasi akımın ideolojisi ve fikri temeli dine dayalı teokrasidir.

 Eğer restorasyon kavramından anlaşılan bu ise önümüzdeki günlerde çok ciddi siyasi çatışmalar beklenmelidir. Türkiyede söz konusu edilen  restorasyon hareketinin Batıdaki restorasyon hareketi ile hiç bir benzerliği yoktur. Olamaz da. Her şeyden önce kamusal alanda ve siyasi kültürel alanda fikri temeli yoktur. Lümpen kültürü içinde bocalayan halkın çoğunluğunun  bu konuda kafası da karışıktır. Kutsal olan şeylere ve dini söylemin hakim olduğu siyasi alanda fikri bir farklılığa rastlamak mümkün değildir. Çoğunluğun din duygularına gönderme yapılarak siyaset yapılmaktadır. Eğitilmiş kitleler bu siyaset karşısında bocalamaktadır. Cumhuriyet Türkiyesinin kamu kurumlarının hemen hemen hepsinde değişim yaşanmaktadır. AB normlarına göre şekillenen kurumlar yeniden proglamlanmaktadır. Adalet ve hürriyet gibi temel siyasi kavramlar inanç ve sadakat gibi teolojik kavramlarla yer değiştirmektedir.

Eğer restorasyon kavramıyla bu değişim söz konusu ediliyorsa cumhuriyet kurumlarının teker teker kabuk değiştireceğine kesin gözüyle bakabiliriz.

Umarım restorasyon kavramı kullanılırken yapısal reformlar kastediliyordur. Eğer Davutoğlu bir analoji kurguluyorsa. İngiltere tarihindeki iç savaşlar sonrasında monarşinin restore edilmesiyle meydana gelen özgürlük ortamının ve liberal ekonominin sağladığı refah sürecini söz konusu ediyorsa bu benzetmenin Türkiye toplumuyla uzaktan yakından bir alakası olamaz. Böyle bir analoji kurmak ise doğru olmayacaktır. Magna Carta ile 1200 yıllarında monarşinin saldırganlığını ve kanun tanımazlığını ehlileştiren bir ülkede restorasyon dönemi de o ülkenin kültürel siyasi yapısına uygun olacaktır.


Eğer cumhuriyet kurumlarının bozulan, çürüyen parçalarının tamir edilmesi yenilenmesi söz konusu ediliyorsa buna restorasyon demek zordur. Osmanlı İmparatorluk topraklarını ve düzenini yeniden sağlamak söz konusuysa bu günümüz siyasi konjunktüründe ve uluslararası dengeler nezdinde   trajikomik bir hayalden başka bir şey değildir. 

“Kremna (Κρεμνα)`

Uçurumun kıyısında bir Pisidia kenti. Klasik Yunanca "Uçurum" anlamına gelen (κρημνός) kelimesinden yola çıkarak adının veril...