16 Haz 2007

İslam ve İktidar


Ortadoğu ‘da seçim rüzgârları



Türkiye ‘de ve bütün Ortadoğu ülkelerinde seçim sürecine girildi..
Suriye ‘de,Cezayir ‘de parlemento seçimleri yapıldı. Mısır’da parlemento yenileme seçimleri yapılacak.

Ürdün,Fas,Yemen ve Katar ‘da seçim rüzgârları esiyor .


İslam ülkelerinde birden bire demokratik kıpırdanmalar başladı .
Siyasi analistler bu havayı koklayıp zehir zemberek yorumlar yapıyorlar .

“Ortadoğu ülkelerindeki otokratik rejimlerin ABD ‘nin estirdiği demokrasi rüzgârına göre meşulaştırılması için demokratik hareketler oyunu oynanıyor .


“İslam demokratik bir dindir . İslamın yükselmesi demokrasiyi getirecektir . “


“Cahil halkın tek bildiği şey din olması nedeniyle tercih o yönde oluyor . Eğitimsiz ve fakir ülkeler çaresiz ..”

Son aylarda Türkiye’deki siyasi olaylara oldukça geniş yer veren Finantial Times , Türkiye Cumhuriyetini İslam ve demokrasinin bir tür ‘İslami-uyum’ denemesi olarak niteliyor ve Orta Doğu ‘daki İslami ülkeler tarafından Türkiyedeki siyasi olayların ilgiyle izlendiği yorumunu yapıyor.

“Arap dünyası sırtını İslam’a dönen laik Türkiye’de olup bitenleri ilgiyle izliyor.Arap dünyası ile çok az benzerliği olan bu ülkede İslamın yeniden yükselmesini tebessümle izliyorlar .Arap radikal islami grupların AKP ile ilişkisi son derece kötü.Bunun nedeni de İslami bir iktidar olan AKP ‘nin laiklik prensibini kabul etmesi . “


Türkiye’deki AKP iktidarının İslami karakterinin tam anlamıyla ortaya çıkmadığını bu nedenle de bu aşamada değişik yorumların bulunduğunu söylüyor .


Örneğin Mısır’ ve Suriye ‘deki ‘Müslüman Kardeşler Örgütü ve Fas ‘da aynı adla (Adalet ve Kalkınma Partisi PJD) kurulan İslami partinin AKP yi örnek aldığını belirtiyor.
PJK yetkilisi Mustafa Ramid şunları söylüyor :


“AKP Türkiye ‘de laik bir şemsiye altında çalışıyor . Ama biz İslami bir devletin demokratik bir partisiyiz .Türkiye’de AKP ‘nin başarısı ya da başarısızlığı bizi ve tüm İslami partiler üzerinde bir etki yapacaktır . “


İslami grupların radikal olanlarının ABD ‘nin politika değişikliğiyle demokratik unsurlara dönüştüğünü belirtiyor . 11 Eylül ‘den sonra bölgede ABD’nin totaliter rejimleri desteklemediğini , onun yerine daha ılımlı demokratik oluşumlara yardımcı olduğu sonucunu çıkarıyor .


Bu bağlamda Türkiye’deki denemenin bölgede bazı sorunlara da yol açtığını kaydediyor .Cihat çağrısı yapan bir çok İslami kuruluşun demokratikleşme ve siyasal çalışmalara katılım gibi daha önce görülmeyen oluşumlara dönüştüğünü belirtiyor .


Washington ‘un Orta Doğu ülkelerinde halk arasında daha popüler ve daha organize İslami kuruluşları tercih ettiğini , örneğin Filistin’de Hamas ‘ın seçimle iktidara gelmesinin bir çok sorunu da beraberinde getirdiğine dikkat çekiyor .

İsrail ‘in Avrupa ülkelerinin Hamas ‘ı tanımak zorunda kalmalarının ciddi uluslar arası sorunlar yarattığını hatırlatıyor . .


Mısır ‘da Müslüman Kardeşler yetkilisi İssam el-Eryan ‘in sözlerine de yer veriyor . ,:


"Cezayir'de ordunun iktidara gelmesini engellediği İslami Kurtuluş Cephesi, yeni kurulmuş radikal bir partiydi. Seçim zaferi sonrası tutarlı bir mesajı yoktu, bu da yıllar sürecek bir mücadeleye yol açtı. Ayrıca Cezayir ordusunun müdahalesini Batılı ülkeler de büyük ölçüde desteklediler.Türkiye'de ise hükümet, kendisine meydan okuyan askerle mücadele ederken, cumhurbaşkanının meclis yerine doğrudan halk tarafından seçilmesini istedi. Bu da, kendisini laikliğin koruyucusu olarak gören ordunun müdahalesini daha da zorlaştırıyor."


İslam konusunda uzman Fransız akademisyen Olivier Roy’un görüşlerini özetliyor :


“ Türkiye'deki krizin seçim sandığında çözülmemesi halinde, bu İslamcılar için, bir argümanın daha da teyit edilmesi anlamına gelecek. Batı demokrasisinin "hoşgörüsüzlüğü" ve "otoriter laiklik" yönündeki tercihi olarak nitelenebilir . “


Gazetedeki bu siyasi analiz ,Orta Doğu ‘da esen değişim rüzgarlarını da gösteriyor .
Bölgede gerek ABD’nin gerekse de İngiltere ‘nin silahlı kuvvetler yardımıyla sağladıkları kontrolü ,İslam ve demokrasi çalışmalarında aktif bir rol oynayarak sağlamayı daha sancısız ve kansız bir çözüm olarak gördüklerini söylüyor .


Öte yandan Filistin’de El Fetih ve Hamas çelişkisi bu kuramın tam olmasa bile benzer bir biçimde geliştiğini gösteriyor.

Etkisini artıran Müslüman Kardeşler örgütü , zaten Filistin ve tüm Ortadoğu ‘da
İslam ve Şeriat ‘ tezini 1928 yılından bu yana işlemektedir .

Bugün laik El Fetih örgütünün yenilgisinin ardında geniş halk kitlelerini dini söylemleriyle bir iktidar mücadelesine çeviren MK etkisindeki Hamas’ın İslam tezi yatmaktadır .

Bu arada Türkiye ‘de Kırk gün sonra halk bir tercih yapmak zorunda kalacaktır .
Toplum İslam ve Laik kutuplaşmasına yönlenmiştir.


Seçmenin tercihi şimdilik İslam-Laik -Milliyetcilik gibi üç ana eksene sıkışmış durumdadır .
Seçmenin aslında bu üç konu hakkında yeterince bilgisi olduğunu söylemek zordur.
Seçmen huzurlu bir ülkede barış ve refah içinde yaşamak istemektedir .


İşsizliğin olmadığı ,rüşvetin ve yolsuzluğun olmadığı , AB yolunda emin adımlarla ilerleyen uyumlu bir Türkiyede yaşamak istemektedir .


Aslında dünyada bunu istemeyen bir tek seçmen bile bulamazsınız .
Özellikle savaştan ve fukaralıktan bunalmış Ortadoğu ‘da .
Binlerce yıldır değişmeyen ve daha fazla kan dökülen iktidar savaşları her dönemde yeni kurbanlar vermektedir .


İslam coğrafyası olarak bilinen Ortadoğu ‘da şimdi seçim rüzgârları esiyor . Demokratikleşme sürecine giren ülkeler nasıl bir demokrasi uygulaması içindeler ?
İslam coğrafyasında birinci dünya savaşından sonra oluşturulan sınırları cetvelle çizilmiş hemen hemen bütün ülkelerde askeri diktatörlükler hüküm sürmektedir .
Günümüzde bu ülkelerde elit askerlerin veya kabile ileri gelenlerinin krallıkları çatırdamaktadır.
Ezilen ve fukaralıktan,rüşvetten bunalan halk son çare olarak İslam’a yönelmiştir .
Diktatörlüklerin karşısında örgütlenen muhalefet, ‘Radikal İslam ‘ tutumunu bırakmış , ‘Demokratik İslam’ söylemleriyle güçlenerek baskıcı iktidarlara karşı alternatif oluşturma sürecine girmiştir.


ORTA DOĞU ÜLKELERİNİN DEMOKRASİ BAROMETRESİ

MISIR

Mısır’da Eylül ayında yapılması planlanan cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde tansiyon yükselmektedir ..
Ülkede askeri bir idarenin hüküm sürdüğünü ve sıkı yönetimin uzun bir süredir demokratik çalışmalara kısıtlamalar getirdiği gözleniyor .Muhalif grupların sayısı artıyor .
Son aylarda Hüsnü Mübarek karşıtı çok sayıda gösteri düzenlendi.
Kifaye Hareketi tarafından başlatılan gösterilere kısa bir süre sonra Müslüman Kardeşler’den ve çok sayıda muhalif örgütten destek geldi.
Gösteriler sırasında Müslüman Kardeşler üyesi üst düzey yetkililer ile binlerce kişi gözaltına alındı.Mübarek tarafından reform olarak nitelendirilen ve
“ülke tarihinde yeni bir demokratik dönemin başlangıcı”
olacağı iddia edilen anayasa değişikliği , seçimlere birden fazla adayın katılmasına olanak sağlamasına rağmen, bir adayın en az 65 parlamenterin onayını alması koşulunu getiriyor.
Ancak 453 üyeli parlamentoda, iktidardaki Ulusal Demokratik Parti’den sonra en büyük grubu oluşturan bağımsız statüsündeki Müslüman Kardeşler’in durumu da kritikleşiyor .
H. Mübarek dışında başka adayların seçime katılsa dahi hiçbir şansları olmayacak.
Muhalifler, Enver Sedat’ın öldürülmesinden bu yana yürürlükte olan olağanüstü hal yasalarının da kaldırılmasını istiyorlar.
Bu kanunlara göre Mısır’da gösteri yapmak ve parti mitingleri düzenlemek yasak. Ülkedeki tüm basın yayın organları da devletin kontrolü altında.
Mısır ‘da devleti yöneten elitlerin baskısı halk arasında çok hızla büyüyen bir nefrete ve İslami hareketin etrafında örgütlenmelerine neden oluyor . Müslüman Kardeşler örgütü parlementoda çoğunluğu ele geçirme gayretlerini artırıyorlar.
Müslüman Kardeşler’in demokratikleşme hareketinin ABD ve AB tarafından çok dikkatle izlendiğini söyleyebiliriz.

Bahreyn:
Ülkede anayasal bir monarşik yapı mevcut. Emirin yanı sıra parlamento da var. Siyasi partilere ise izin verilmiyor. Cezayir:
1991 yılında yapılan seçimlerden İslami FIS partisinin büyük bir zaferle çıkması üzerine siyasi kaosa sürüklenen ülkede, cumhurbaşkanının siyasi partiler üzerinde çok büyük bir gücü bulunuyor.
Fas:
Sistemin başında kral bulunuyor. Başbakan ve kabine de kral tarafından atanıyor. Katar:
Anayasal bir monarşiye sahip ülkede emir, birtakım siyasi reformlar yapmaya çalışıyor. Ülkede faaliyet gösteren siyasi parti henüz mevcut değil.

Kuveyt:

El Sabah ailesi tarafından yönetilen ülkede emir hem kabineyi seçiyor hem de başbakanı atayabiliyor.

Libya:
Muammer Kaddafi"nin mutlak bir hakimiyeti var.

Lübnan:
Demokratik bir sisteme sahip Lübnan"da dış güçlerin etkisi büyük. Bu da demokrasinin sağlıklı yürümesini engelliyor.
Suriye:
Hafız Esad"ın ölümünden sonra ülkede nispeten yumuşama görülse de, Suriye tamamen koyu bir askeri diktatörlük olan Baas rejimi altında.

Suudi Arabistan:
Kraliyet ailesi tarafından yönetiliyor ve hiçbir siyasi partinin kurulmasına izin verilmiyor. Dünyanın en kapalı rejimleri arasında kabul ediliyor.
Tunus:
Cumhurbaşkanının yetkilerinin çok fazla olduğu yarı demokratik bir sistem mevcut.

Umman:
Ülkeyi 1970 yılından beri Sultan Kabus yönetiyor.

Ürdün:
Krallıkla yönetilen ülkede, kral her türlü kararı alma yetkisine sahip. İki ayrı parlamento var, siyasi partiler de faaliyet gösterebiliyor.

Yemen:
Demokratik bir sistemin yürürlüğe konmaya çalışıldığı ülkede, muhalif partiler henüz çok etkin değil.

“Kremna (Κρεμνα)`

Uçurumun kıyısında bir Pisidia kenti. Klasik Yunanca "Uçurum" anlamına gelen (κρημνός) kelimesinden yola çıkarak adının veril...