1 Tem 2008

Kabile Kültürü ve ötesi



Ortadoğu ülkelerinde olup biteni bir batılının anlayabilmesi için öncelikle Arap kültürünü ve bu kültürün ana bileşeni olan "kabile" ya da "aşiret " aidiyetinin anlamını kavraması ve tanıması gerektiğini söylüyor Prof . Philip Carl Salzman.

Salzman 'ın önümüzdeki günlerde yayınlanması beklenen kitabı "Culture and Conflict in the Middle East" Arap ve Pers giderek Müslüman kültürü üzerine bazı gözlemlere yer veriyor.

Kitabında Suriye , Irak,Filistin ,İran bölgelerinde belirgin olan "Kabile şerefi","kendini feda etmek","cihad" ,"şehadet" gibi son derece önemli sosyal değer yargılarına da yer veren Salzman ,Kanada , Montreal McGill Universitesi 'nde antropoloji dersleri veriyor.

Salzman 'ın yapmış olduğu gözlemlere göre bölgede yaşayan insanlar için akrabalık,kabile,aşiret aidiyeti yaptırımları devlet otoritesininden daha güçlü.

Salzman gözlemlerini bir batılı olarak kaleme alıyor doğal olarak. Endüstri toplumu üyelerine doğuyu anlatmak ne kadar zorsa batıyı da doğuya anlatmak o kadar zor .

Feodal toplumlarda ekonomik olarak bağlı bulunulan birim , aile kabile ya da aşiret olmak durumunda.Birey olmak ,bireysel haklarını istemek bu tür topluluklarda anlaşılır bir değer yargısı değil.
Sosyal birim eğer aile ise aile reisi, aşiret ise aşiret reisi son sözü söylüyor.Tek kutuplu bu ilişkiler yumağı bireyi değil topluluğun belirlediği menfaatleri dikkate alıyor.

Eğer aşiretin menfaatleri çatışmayı gerektiriyorsa , çatışma kaçınılmaz oluyor.Kurbanlar seçiliyor . Kurbanlar zaten kendilerini feda etmeye hazırlar. Kurbanların ailesi ve çocukları saygı görüyor ve ekonomik olarak destekleniyor.

İran 'da Şii dininin belirlediği bir sosyal yapı var : molla bu birimin en tepesindeki idari birim.Herkes bir mollanın idaresi altına girmek zorunda.İşsize iş , hastaya doktor,çocuğa okul ve her türlü ihtiyaca çare mollaya bağlanmaktan geçiyor.

Ortadoğuda devlet ve otorite kavramı soyut anlamından çok somut bir kişiye indirgenmiştir. Bu bağlamda batılı düşünüşten daha daha farklı algılanmaktadır.

Hukuki açıdan devlet, belirli bir toprak üzerinde yaşayan insan topluluklarının bir egemenlik anlayışı ve hukuku içinde bir otorite altında örgütlenmesidir." Siyasal iktidar olarak da adlandırılan otorite , topluluğun alelade bir kalabalık olmadığının, her şeyden önce kendisini yönetme kabiliyetini haiz, siyasal toplum olduğunun göstergesidir.

Ortadoğuda bir aşiretin oluşabilmesi için en az iki Kabile‘nin bir araya gelmesi gerekmektedir.
Bir Kabile 2 Bav‘dan, bir Bav 2 Malbat‘dan, bir Malbat ise 2 Mal‘dan oluşmaktaydı.
Mal ise temel olarak bir aile demekti ve bu aile bir baba, oğul , torun , torunoğlu , torunun torunu ile bütün bunların çocuklarından (ortalama 300-600 kişi arası) oluşmaktaydı.
Eğer bu 5 kuşaktan daha büyük bir aile birliği varsa bunlara Ate, eğer geçmişte akraba olan iki Ate, bir birlik kurmuşlarsa buna da Taxim denilmekteydi.
Aşiretler bu tip yapıların bir araya gelmesiyle oluşuyordu. En az iki aşiret de bir araya gelerek Mîr’likten daha küçük ve bir tür konfederasyon olan Ebr‘i meydana getirmekteydi.

1- Aşirette "aristokrat" bir ailenin ve reisin bulunması,
2- "Abitler" adı verilen hizmetli sınıfın ve ailelerinin bulunması,
3- Aşiret bireylerine ya da aşiretin üst sınıfına ait toprakların bulunması,ya
4- Molla ve şeyh ailelerinin mevcudiyetinden oluşan bir "ruhban" sınıfının bulunması.

Görüldüğü gibi yüzlerce belki de binlerce yılın izlerini taşıyan bu sosyal ve siyasi yapı toprağa dayalı "feodal " birimler oluşturmaktadır .

Ortadoğuda devlet kavramı yeterince anlaşılır bir kavram olmanın ötesinde anlaşılmak ve sözünü dinletmek için "totaliter " dönüşümleri de kendi bünyesinde yapmak zorunda kalmaktadır.
Günümüzde bölgedeki bazı cumhuriyet rejimleri siyasi liderleri sözlerini ancak "aracılar " yardımıyla dinletebildikleri bir tuhaflıklar bileşkesine dönüşmüştür.

Endüstri toplumunun bireyi , feodal yapının kaderci kabile üyesini anlamakta ne kadar zorlanıyorsa ,bir cemaat kulu da özgür düşünceyi anlamakta o kadar zorlanmaktadır.

Çağımızın en büyük paradoksu işte burada, tam gözlerimizin önünde .

“Kremna (Κρεμνα)`

Uçurumun kıyısında bir Pisidia kenti. Klasik Yunanca "Uçurum" anlamına gelen (κρημνός) kelimesinden yola çıkarak adının veril...