15 Mar 2013

Akitu Festivali[1]



“Haydi canlar arpa ekme zamanı ” diye bağırdı Titu. Akidu festivalinin ilk günüydü.[2] On iki gün sürecek olan Akidu Festivali başlıyordu Babil’de. Yaklaşık üç bin yıl önce Mezopotamya ve Anadolu’da Sümer Asur kültünün ortak geleneklerine göre kutlanan mevsimsel bayramların en önemlisi, yeni bir yılın başlangıcı yani toprağın yeniden canlanmasını kutlamak amacıyla düzenlenen ve on iki gün süren festivalin farklı kültürlerde de benzerlerini görmek mümkündür.
İster Kuzey Yarımkürede olsun isterse de Güney yarımkürede dünyanın güneş etrafındaki  dönüşünden kaynaklanan kozmik olaylar zincirini hatırlamakta fayda var. Dünya’nın ekseni ekliptik düzleme tam dik değildir.  Dünya ekseni ile ekliptik düzlemi arasında 66° 33', Ekvator düzlemi ile ekliptik düzlemi arasında 23° 27' lık bir açısı vardır.[3] Bu açının neden olduğu kozmik olayların günümüzde bile tarım toplulukları için hayati önem taşıdığını anlamak gerekir.
Göçebelikten yerleşik tarım toplumlarına geçiş insan yaşamında köklü değişimlere neden olmuştur. Ekim ve hasat zamanlarında düzenlenen festivaller doğanın mevsimsel döngüsüne bağlı olarak yerleşik yaşam kültürünün ayrılmaz bir parçası olarak göze çarpıyordu.
İlkbahar festivallerinin ekinoks dönemine rastlaması bir tesadüf değildir. Arkeolojik kazılarda elde edilen bilgilere göre Hint, İran, Sümer, Hitit ve Asur kültürlerinde doğanın canlanışı yaratılış efsaneleriyle izah edilmiştir. Hindistanda günümüzde de kutlanan bahar ve yeni yıl bayramı Vasant Panchami[4],Enûma Eliş destanı tabiatın mevsimsel döngüsünün bir hikâyesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Buna yaşam döngüsü demek de yanlış olmaz.




Dünyanın kozmik hareketleriyle alakalı  daha geniş bilgi şu linkten elde edilebilir: http://www.cografyasaati.com/docs/3bolum.pdf

Sümer, Asur ve Babil medeniyetleri M.Ö. 4000 yıllarında Mezopotamya adı verilen bölgede Dicle ve Fırat nehirleri arasında bugünkü Irak sınırları içerisinde “Bereketli Hilâl” adı verilen ve tarıma çok elverişli topraklarda kurulmuştur.(Bak. Harita 1) İlk uygarlıkların kurulduğu bu bölgede kültürlerin birbirlerinden etkilenerek geliştirdikleri bilgi ve inanç sistemleri  benzer ritüelleri ve tanrıları paylaşmalarına da neden olmuştur. Bereketli yıllar, kurallık yılları da ayrı değerlendirilmiş, kuraklık süresince bereket tanrılarının kaybolduğu inancı yaygınlaşmıştır. Yedi yıllık, dokuz yıllık ve nihayet on iki yıllık döngülerde kutlanan festivaller kozmik olaylara yani tanrılarla ilişkilendirilmiştir. Günümüzde Süryaniler arasında halen kutlanmakta olan Akitu Festivali bu kadim kültürün Babil kültüyle beş bin yıllık bağı nedeniyle ortaya çıkmaktadır.




Harita 1[5]


“Tanrı EN.AN.KI/Ea Tammuz’un yılın yarısında dünyaya dönmesini ve Ištar ile birleşerek doğanın yeniden canlanmasını sağlar. Bu öyküde Tammuz’un Ištar ile birleşmesi tohumlanmayı simgeler.”[6]
Yeni yıl festivallerinin ana konusu tabiatın canlanması üzerinde yoğunlaşır. Bu bağlamda karşımıza tanrı ikilemeleri ve üçlemeleri çıkar: Zaman ve yaşam döngüsü her yörede kendine özgü ritüellerle kutlanır. Günümüze kadar gelen kurban, tütsü, heykel taşıma, yumurta boyama, vb. gibi geleneklerin geçmişle bağlantısı kurulabilir. Bunlardan tütsü kokulu bitkilerin yakılarak ölülerin ruhlarının yeraltından çağrılması anlamını taşımaktaydı.
On iki gün süren Akitu festivalinin birinci gününde tanrıların heykelleri Akitu tapınağına taşınırdı. Kralın başkanlık ettiği bu törene herkes katılmak zorundaydı. Kurbanlar kesilir, tütsüler yakılır arpa ekilirdi. Akşamları yakılan büyük ateşlerin etrafında dans edilir,  soma adı verilen bir tür şarap içilirdi. Akitu tapınağı rahibeleri tanrıların çocuklarını doğurmak için halkın arasından seçtikleri yakışıklı erkeklerle  çiftleşirlerdi. Sümer, Babil, Mısır, Asur, Fenike, Frigya, Lidya, Yunan, Roma, vb. gibi uygarlıkların yeni yıl ve bereket tanrıları ikili ve üçlü efsanelere konu olmuştur. Enûma Eliş, Gılgamış, Homeros Troya ve Odisea  gibi destanlarda dünyanın yaratılışı, tanrılar ve yaşam döngüsü vurgulanmıştır. Bu destanların hepsinde ortak olan şey yeniden doğuş ve ölümdür. Yani yaşam döngüsü. Hiçbir şey sona ermez. Her döngü bir diğerini kovalar. Gece gündüzü, bahar sonbaharı.

·       Tammuz- Istar-Ba’al ………Babil
·       Isis- Oziris-Seth ---------------Mısır
·       Mot-Anat-Ba’al---------------Asur
·       Adon-Astate-Eshmun ------- Fenike
·       Attis –Kybele--------------- Frigya
·       Adonis-Aphoride ---------- Yunan
·       Baccus-Venüs-----------   Roma
·       Demeter-Persephone ------ Yunan

Akitu Festivalinin beşinci günü krallar için hiç de kolay değildir. Kralın aşağılanması töreni Babil- Asur kültünün önemli özelliklerinden biri olarak kabul edilmektedir.[7] Tapınakta yapılan törende baş rahibin kralın tacını ve asasını alarak Ba’al (Marduk) heykelinin ayakları dibine bırakmasıyla kralın aşağılanma töreni başlar. Törene kimlerin katıldığı konusunda farklı görüşler var. Kimi araştırmacıya göre bu tören sadece başrahibin ve kralın tapınağın en kutsal bölmesinde ikili olarak  katıldığı bir tören olarak anlatılmaktadır. Diğer araştırmacılara göre ise tören halka açık olarak yapılmaktadır. Törende başrahibin  kralın gözünden yaş getirecek kadar şiddetli tokatlar attığı, kralın da belirli bir yemin metnini okuduğu anlatılmaktadır.[8] Kralın yabancı güçlere boyun eğmediğini, tebaasına kötü muamele etmediğini, tanrının kurallarına bağlı olduğunu tekrar tekrar söylemesiyle birlikte başrahip krala asasını ve tacını iade eder. Günahlarından arınmış olarak tekrar vazifesine dönen krala başrahip şiddetli bir tokat daha atar. Böylelikle törenin krala ilişkin arınma bölümü sonuçlanır.
Bu törenin siyasi olarak yorumunu yapan araştırmacılar Babil Krallığının bağımsızlığını ve bekasını koruyan kralların bir tür arınma töreni icra ettiklerini söylemektedirler. Nitekim Mısır eski firavunlarının da buna benzer törenler icra ettiklerine ilişkin belgelerin varlığından söz ediliyor. Babil ve Asur geleneğinde de diğer geleneklerde görülen “arınma” ritüeli her yıl tekrar edilmekle siyasi bir amaç güdülmüştür. Burada başrahibin şahitlik rolünü üstlenmesi ise onu kralın da üzerinde bir hiyerarşiye yerleştirmektedir. Siyasi lider olan kralın dini liderden daha aşağıda bir hiyerarşide olduğu gerçeği tüm ilkçağ ve ortaçağda süregelmiştir. Günümüzde ruhban sınıfının bu gücünü muhafaza ettiği ülkeler vardır. Örneğin İran’daki vekalet-i fakih sistemi ve papalık buna iyi bir örnek olarak gösterilebilir. Sümer, Asur ve Babil kültlerinde siyasi amaca hizmet eden Akitu festivalinin  günümüzde Süryaniler tarafından  farklı bir içerikle kutladıkları da bilinmektedir.[9] Bu bağlamda siyasi rejimi, monarşiyi veya egemen güçleri eleştirmek amacıyla propaganda amacıyla da kullanılan festivalin başaktörü hiç şüphesiz ruhban sınıfı olmuştur.
İran ve Kürdistan yörelerinde kutlanan yeni yıl festivalinin adı Nevruz olarak bilinmektedir. Bu festivalin içeriğinin Babil ve Mezopotamya gelenekleriyle olan bağlantısı da tartışma konsudur. Gerek Kürt gerekse de İran kültür tarihçilerinin Akitu festivaliyle bağlantı kurulmasına karşı konmasının siyasi nedenlerle olduğunu ileri süren araştırmacılar da yok değildir.
Sonuç :
Sonuç itibariyle Akitu festivalinin “ Enuma Eliş” efsanesinde anlatıldığı gibi kutlanıp kutlanmadığı konusu günümüze kadar intikal eden iki tür kaynakla teyit edilmektedir. İlki kazılarda ortaya çıkan kil tabletlerdeki belgeler, diğeri ise günümüzde Süryani, Kürt, İran kültürlerinde hala yaşamakta olan geleneklerdir. Bu iki kaynağa dayandırılarak yapılacak araştırmalardan ortaya çıkan sonuç Akitu festivalinin muhtevasının binlerce yıl süresince çeşitli kültür öğelerine senkretizm yoluyla sızdığı ve günümüze kadar  ulaştığı gerçeğidir.

Yavuz Çekirge, Antalya 15 Mart 2013



[1] İnternet Referans: Mezopotamya yılı arpa hasadı sonrası baharda gündüz gece eşitliğiyle başlardı; dolayısıyla Babil takviminde 1 Nisan tarihi bizim takvimimize göre 21 Marta denk düşerdi. Böylelikle bahardaki gündüz gece eşitliği tarihiyle başlayan Akitu kutlamaları da 21 Marta tekabül ederdi. Bununla birlikte ilerleyen süreç içerisinde zaman zaman Babil takvimindeki 1 Nisan tarihinin değiştiği de görülmektedir. Örneğin Babil metinlerine göre MÖ 626-536 tarihlerinde 1 Nisan, 16 Marta tekabül etmiştir (Black, 1981:42). Eski Mezopotamya’da yüce tanrı adına 1 Nisanda (21 Martta) kutlanmaya başlanan Akitu festivali tarımsal ve kozmogonik karakterli bir bayramdır (Bakınız Pallis, 1926). Adına yeni yıl festivali düzenlenen bu yüce tanrı genellikle Babil'in yüce tanrısı Marduk’tur (Thomas, 1958:11). Bununla birlikte, ay tanrısı Sin ya da bir başkası da olabilir. Örneğin güney Mezopotamya’da Akitu, Marduk adına düzenlenirken kuzey Mezopotamya’da Sin adına düzenlenmektedir. Yine Babil kralı Nabukadnezzar’la ilişkili tabletlerde Nabukadnezzar’ın Nisan ayında yüce tanrı Bel için yeni yıl kutlamaları tertiplediği belirtilmektedir (Thomas, 1958:79). http://www.dinlertarihi.net/nevruz/eski-ortadogu-da-yeni-yil-bahar-kutlamalari.html

“Güneş ışınlarının yeryüzüne düşme açısı yıl boyunca değişir. Güneş’in doğuş ve batış saatleri ile yerleri değişir.
·       Aydınlanma çemberinin sınırı mevsimlere göre değişir.
·       Mevsimlerin oluşumuna neden olur.
·       21 Aralık’ta Güney Yarım Küre’nin, 21 Haziran’da ise, Kuzey Yarım Küre’nin Güneş’e daha dönük olmasına neden olur.
·       Gece ile gündüz süreleri arasındaki farkın, Ekvator’dan kutuplara gidildikçe artmasına neden olur.
·       Yıl içinde cisimlerin gölge uzunlukları değişir.
·       Dönencelerin ve kutup dairelerinin sınırlarını belirleyerek, matematik iklim kuşaklarının oluşumuna neden olur.
·       Matematik İklim Kuşaklarının Oluşmasının Temel sebebi Eksen eğikliğidir...”

[5] Bu harita Heidel Alexander, Enûma Eliş, Babil yaratılış Destanı, Çeviren: ismet Birkan, Ayraç yayınevi,nden alınmıştır.
[6] Eski Önasya’dan Günümüze Yeni Yıl Bayramları, Bereket ve Yağmur Yağdırma Törenleri Doç. Dr. A. Tuba ÖKSE,Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Arkeloji Bölümü / ANKARA
[7] Benjamin Sommer: The Babylonian Akitu Festival: Rectifying the King or Renewing the Cosmos? Northwestern University
[8] Benjamin Sommer (aynı makale)
[9] Fred Aprim ,Akitu (the New Year Festival) and Newruz (Nuroz)

“Kremna (Κρεμνα)`

Uçurumun kıyısında bir Pisidia kenti. Klasik Yunanca "Uçurum" anlamına gelen (κρημνός) kelimesinden yola çıkarak adının veril...