16 Ağu 2007

Bir tür Yalnızlık Tarifi

Yalnızlık paylaşılmaz, paylaşılsa yalnızlık olmaz...

Kalabalıklara doğan, kalabalıklarla yaşayan toplumlarda kesinlikle bir sorunken yalnızlık, Batılı birçok toplumda bireyselleşmeyi, kendine yetebilmeyi çağrıştırır.

Yalnızlık duygusunun ve korkusunun temelleri bebeklikte atılır. Bebeklik döneminde bağlanmanın, anne-çocuk ilişkisinin önemi bir kez daha çıkar karşımıza. Anne-bebek arasındaki bağ güvenli ve sağlıklı olursa, bebeğin sonraki ruhsal yaşamı da sağlıklı olacaktır.

Oysa ilk güvenli bağını kuramayan bebek, kendine de yabancıya da güvensizdir.

Güvenli bağlanmayı gerçekleştiren bebek yabancıyı keşfetmeye ve onunla ilişki kurmaya çalışırken, diğeri yabancıdan ürker, kaçar.

İlişki kuramaz. Tüm dünya yabancıdır ve o yalnızdır.

İşte onun yalnızlığının adı kimsesizliktir, hüzündür, boşluktur, çaresizliktir.

Çaresizliği nedeniyle hep birilerine, bir şeylere bağımlı olmaya çalışır.

Kalabalıklar içinde yalnız olmak hepsinden kötü, diyor yalnızlıklarına çözüm bulmak için başvuranlar, hele de sevdiğini sandığın insanın yanındayken hissedilen yalnızlık hepsinden zor...

Sizi yalnız bıraktıkları için kızarsınız, oysa yalnızlığınız içinizdedir, içinizdeki yalnızlığın da ötesidir, ıssızlıktır.

Çok katlı apartmanlarda yaşayıp, kimseyi tanımamak, ilişki kurmak için onlar yerine aletlere sarılmak gelişen dünyanın armağanıdır size.

Yalnız yaşamaya alıştığınızda değil, yalnız olmayı öğrenebildiğinizde birey olmuşsunuz demektir. Yalnızlığınız içinizin ıssızlığı olmaktan çıkıp, seçilen, seçkin yaşanan bir duruma dönüşmüş ve gerek duyduğunuzda ilişkilere açık hale gelmiş demektir.

“Kremna (Κρεμνα)`

Uçurumun kıyısında bir Pisidia kenti. Klasik Yunanca "Uçurum" anlamına gelen (κρημνός) kelimesinden yola çıkarak adının veril...