10 Ağu 2007

Orhan Pamuk ve Hurufilik

Orhan Pamuk Hurufiliği inceleyen ve eserlerinde kullanan bir yazar .
Yazarın ' Kara Kitap ' adlı yapıtının buna iyi bir örnek olduğunu düşünüyorum .
Nitekim , Ege Üniversitesi sosyoloji bölümü lisans tezinde bu konuya değinen
Nükhet Erkmen 'den bir alıntıyla bu yaklaşımı paylaşabiliriz :



"Kara Kitap zamanında bir çok yönde olduğu kadar Mevlana’ya yaptığı göndermelerle de saldırıya uğramış bir eser olsa da ; ben kitapta geçen Mevlana ve Tebrizli Şems ile ilgili anlatıların kitabın geneline, tüm hikayelerine uyan bir kimlik arayışının ve kendi olma sorunun ele alındığı bir bölümden ibaret olduğu kanısındayım.

Kitapta değinmek istediğim son bölüm Harflerin Esrarı ve Esrarın kaybı ismini taşıyor.Bu bölümde her ne kadar Celal tarafından kaleme alınmış bir bölüm olmasa da, Hurufiliğe dair Celal’in yazdığı köşe yazılarını Galip’in bize anlattıklarından okumaktayız sanki.

Yüzler ve harflerin sırrı... İkisi de kimi zaman aynı kaderi paylaşıyorlar oysa, ikisini de kimi zaman sadece okuyup kimi zaman da sadece bakıp geçmiyor muyuz? Her yüzün bize yansıttığı anlamlar yok mu kimi zaman etkilendiğimiz, kimi zaman ürktüğümüz, kimi zaman heyecanlandığımız? Ya harflerin sihirli bir şekilde birleşerek ortaya çıkan anlamlara ne demeli? Anlamların sırrı onu anlamlandıranda gizli değil midir hep?

Bu sorulara cevap aramaktansa Harflerin Esrarı ve Esrarın Kaybı’nda yüzlerin ve harflerin nasıl ele alındığına bakalım.

Bu bölüm her ne kadar harflerin ve yüzlerin anlamı üstünde dursa da aslında bize Hurufilik mezhebiyle de ilgili bir takım argümanlar sunmakta.Halk dilinde ‘hurafe’ ya da ‘hurafelik’ olarak da bilinen bu mezhebi biraz anlatmak istiyorum ki Kara Kitap ile olan bağlantısını daha net ortaya koyabileyim.

Hurufilik Mezhebinin kurucu Fazlallah 1339’da Horasan’da doğmuş, 18 yaşında kendini tasavvufa vermiş, hacca gitmiş ve Şeyh Hasan adlı birinin müridi olmuştur.Fazlalallah da Celal gibi rüya yorumlarıyla ilgili yazılar yazmış ve bir keresinde rüyasında gördüğü bir derviş ile çekildiği bir mağarada ; birlikte baktıkları bir kitabın sayfalarının içindeki harflerde kendi yüzlerini, birbirlerine baktıklarında da yüzlerinin içinde kitaptaki harfleri gördüklerini iddia etmişlerdir
.
Fazlallah için ses, varlık ile yokluk arasındaki ayrım çizgisiydi.Sesin en gelişmiş şekli ise sözdü.Kelime denen sihir ise harflerden oluşmaktaydı.Varlığın özü, anlamı ve Allah’ın yeryüzündeki görünüşü demek olan harfleri ise insan yüzünde açık olarak görmek mümkündü.İnsan yüzünde yedi siyah hat olduğunu söyleyen Hurufilik inancı bu yedi hatı; iki kaş, dört kirpik ve bir saç olarak belirtir.Bu işaretlere burunu da eklersek harflerin toplamı 14 etmekte ve erkekteki iki bıyık, iki sakal iki burun hatlarıyla, çene altındaki hattı ikiye ayırıp iki ayrı harf olarak görmekle sayı 32’ye çıkmaktaydı.

Hurufilik inancının esası, insanı Allah’laştırmaya dayanmaktadır.Bu inanca göre insan kainatın göz bebeğidir ; fakat bütün o insanların içinde biri de onların gözbebeğidir.

Celal’in Hurufilik inancına dair yazdığı yazılardan kendini Fazlallah gibi bir kurtarıcı, bir mehdi olarak gördüğünü anlıyoruz. Kendi ölümünü rüyasında gören Fazlallah,Allah’a değil de, harflere taptığından, kendini Mehdi ilan ettiğinden ve Kuran’ın gerçek ve görünen anlamına değil de gizili, görünmez anlamına inandığı için suçlanarak asılmıştır.

Tüm o eşyaların, harflerin, hikayelerin arasında Galip Hurufi köylerindeki mutlu ve anlamlı hayatları anlatan yazıları okurken,Rüya ile birlikte geçirdiği kendi çocukluk günlerini ve mutluluk anlarını hatırlamıştı.Ama o zamanlar yüzler de, anlamlar da şimdikinden farklıydı Galip’ e göre:

“O zamanlar hikayelerle hayatlar o kadar gerçekti ki, kimsenin aklına, hangisi hayatın aslı, hangisi ise hikayenin aslı diye sormak gelmezdi.O zamanlar, her şey gibi insanların yüzleri de o kadar anlamlıydı ki...” (Pamuk, Orhan, Kara Kitap, İletişim Yay, 10.Yıl Baskısı sayfa: 367)

Harflerin Esrarı ve Esrarın Kaybı isimli bölümün devamı niteliğinde olan Keşf-ül Esrar bölümüne geçecek olursak ; bu bölümde de Galip’in okuma serüveni devam etmektedir. Bu bölümün Galip’in kendi olma yolculuğunda ise ayrı bir yeri vardır.Çünkü kendi olma sorunu bu bölümde çözümlenmiş ve artık ortadan kalkmıştır.

Galip Celal için bir metin midir? Galip’in yüzündeki anlamı Celal çoktan okuduğu için mi Galip bu oyunun içindedir? Galip kendi yüzünü okumayı başarabilecek midir?

Bu bölümden sonra Galip’in hayatında artık yeni bir yolun belirdiğini ve yüzündeki anlamı okuyabilenler için hayatın daha farklı olduğunu görmekteyiz.

Galip Celal’in yazılarını yıllar yılı özen ve dikkatle okurken Okumak denen yolculuğun aynı zamanda bir başkasının belleğini ağır ağır edinmek olduğunu çoktan keşfetmişti belki de.

Celal’in belleğini onun yazılarını okuyarak edinen Galip artık kendi yüzüne bir fotoğrafa ya da bir kağıda bakar gibi bakabilmeyi başarmış ve yüzünde yazan anlamı okumuştu.

Artık başka birisi olduğunu anlayan Galip, bu hayatın ister kendimizin isterse bir başkasının kurduğu bir düş olduğunu kanıtlamanın hiçbir şeyi değiştirmeyeceğini de anlamıştı."

“Kremna (Κρεμνα)`

Uçurumun kıyısında bir Pisidia kenti. Klasik Yunanca "Uçurum" anlamına gelen (κρημνός) kelimesinden yola çıkarak adının veril...