26 Kas 2007

Rene Margritte ve yanılsamalar

Yanılsamaların yaşamın gizlerini sakladığı bir çok düşünür ve sanatçı tarafından öne sürülmüştür. Gerçeğin ne olduğu çağlar boyunca sorgulanmıştır . Gerçeklerin aranmasında hangi zaman boyuntunda ve hangi zaman diliminde olunduğuna bağlı olarak bir takım yanılsamalaroluştuğu bazı ressamlar tarafından kanıtlanmak istenmiştir .

Rene Magritte'in "Pipo" resminde "Bu bir pipo değildir" diye yazar.

Ne de olsa resimdeki bir pipo değildir, o bir resimdir. Bizim orada bir pipo görmemiz ise bir illüzyon, yani bir yanılsamadır.

Daha geniş anlamda ele alırsak, sanat ve hatta - gerçek evrenden gelen uyarılar sonucu beynimizde oluşan algılarlarla beslenen bilişin burada gerçeğinden ayrı içsel bir evren oluşturması nedeniyle - yaşamın kendisi de zaten bir tür yanılsama değil midir?

Rene Magritte'in "Human Condition I" başlıklı yapıtı bize resmin resim olduğunu anlatır. Oda ve pencereden gözüken manzara gerçekliği temsil eder. Pencerenin hemen önünde yer alan tuvaldeki resim manzara ile aynıdır ve onu tamamlar. Resmin içindeki resim resimdir, ama resmin bütünü de resim değil mi ?

Görme, gözde başlar ve üç boyutlu gördüğümüz uzayın gözün retinasına düşen görüntüsü de aslında tuvaldeki resim gibi iki boyutludur. Iki göz arasındaki mesafe nedeniyle nesnelerin retinaya düşen görüntüleri arasında bir kayma olur. Kayma miktarı nesnelerin uzaklığına göre değiştir ve bu iki görüntüyü birden kullanan beyinde derinlik algısı oluşur.

Ancak, tek gözle baktığımızda da hangi nesnenin bize daha yakın, hangisinin uzak olduğunu büyük ölçüde anlayabiliriz. Bu yeteneğimiz yaşamımızın ilk yıllarında bilinçsizce öğrendiğimiz bazı ip uçlarından kaynaklanır. Öndeki nesneler arkadakileri kısmen de olsa kapatır. Nesneler uzaklaştıkça daha küçük gözükür.

Yer düzleminde yer alan nesnelerden yakında olanlar, uzakta olanlara göre daha aşağıdadır. Çok uzaktaki nesnelerin renkleri yakındakilere göre daha soluktur. Ayrıca gölgeler de nesnelerin şekilleri hakkında bilgi verir. Yumuşak geçişler, nesne yüzeyinde yavasça değişen eğimi gösterirken, keskin geçişler ise ani yüzey değişimini gösterir. Bu ipuçları, doğru bir biçimde aktarıldığında, resimde derinlik olduğu yanılsaması (illüzyon) oluşur.

I. Dünya Savaşı'ndan sonra Andre Bretton'un öncülüğünde protest bir akım olarak ortaya çıkan ve düşsel bir anlatım tarzı seçen sürrealizmde, gerçeklik kaygısından uzaklaşıldı, gerçeküstü düzeye çıkıldı.

Sigmund Freud'un kuramlarından esinlenen Breton için bilinçdışı, düş gücünün temel kaynağı, deha ise bu bilinçdışı dünyasına girebilme yeteneğiydi. Bilinç ile bilinçdışını bütünleştirmek üzere, düşsel dünya ile gerçek yaşam "mutlak gerçek", ya da "gerçeküstü" içiçe geçiyordu.

Sürrealizm'in resim alanında yer alan sanatçılar, bir uçta ne olduğu tam olarak anlaşılmayan ancak sezilebilen biyomorfik biçimler kullanarak (simgesel sürrealizm), bir diğer uçta ise ayrıntılarının tümü inceden inceye tanımlanmış olmasına karşın usçu anlamı bozarak (veristik sürrealizm) düşsel bir dünya yaratmışlardır.

Sürrealist akımın, resimdeki önemli temsilcilerinden olan Rene Magritte (1898-1967) Belçika'da doğdu ve yaşadı.1916-18 yıllarında Brüksel Güzel Sanatlar Akademisi'nde öğrenim görmüştü.

("Personal Values" isimli yapıtında nesneler uzaydaki yerleriyle uyumsuz büyüklüktedir.
"The Blank Seeing"de arkada kalarak görünmemesi gereken ağaçlar, hatta boşluk ön plandaki atın önüne gelmektedir.
"The Empire of the Light" isimli yapıtında ise ön plandaki ışık ve gölgeler gökyüzündeki aydınlıkla çelişmektedir

“Kremna (Κρεμνα)`

Uçurumun kıyısında bir Pisidia kenti. Klasik Yunanca "Uçurum" anlamına gelen (κρημνός) kelimesinden yola çıkarak adının veril...