23 Nis 2008

"Türkiye 10-15 yılda AB üyesi olabilir ."

Bu sözler AB Komisyonunun genişlemeden sorumlu üyesi Olli Rehn ‘e ait .

Yani 2018 ya da 2023 yıllarında .

O günleri kimler görebilecek acaba ? Belki de o zaman bugün AB konusunda görev yapan bir çok devlet adamı aramızda olmayacak .

Mr. Rehn bir gazeteye şu demeci vermiş :

''Türkiye'nin henüz gitmesi gereken uzun bir yol var. Türkiye 2005 yılında üyelik müzakerelerine başlandığından bu yana hiç olmadığı kadar kritik bir dönemden geçiyor. Tüm taraflar, bir uzlaşma kültürü geliştirdikleri ve gerekli reformlar yapıldığı takdirde ülke bu krizden daha güçlenmiş demokratik kuruluşlarla çıkabilir.'Herkes için konuşma özgürlüğü bekliyoruz. Kadın ve azınlık haklarının korunmasını bekliyoruz. Bunun için yoğun çaba gerekli. Hiç kimse çözümün kendiliğinden gelmesini beklememeli''

Bu sözler kimsenin hoşuna gidecek türden değil. Özellikle de Türkiye’nin AB’ye katılma konusunu bir siyasi strateji haline getirmiş olanlar için soğuk bir duş etkisi yaratan sözler bunlar. Öte yandan AB üyeliği konusu kamuoyunda yeterince anlaşılıyor mu ? İKV 'nin bu konudaki yazısı oldukça aydınlatıcı.

http://www.ikv.org.tr/muzakeresureci.php

Avusturya Dışişleri bakanı Ursala Plassnik’in Ankara ziyareti de değişik yorumlara yol açabilir. Verilen mesajlar hiç de yeni değil.

Avrupa Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso’nun ardından Ankara ‘ya gelen uzun boylu (1 metre 92 santim ) Avusturya dışişleri bakanı Ursula Plassnik, Türkiye’nin üyelik müzakerelerinin resmen başlatılması için çabaların yoğunlaştığı 2005 yılının sonbaharında “imtiyazlı ortaklık seçeneğinde ısrar etmiş, ülkesinin 2006’nın Ocak ayında AB Dönem Başkanlığını üstlenmesinin ardından tutumunu yumuşatmıştı.

Barosso ziyaretinin ardından Plassnik ziyaretinin AB ile ilişkiler nezdinde ne gibi bir öneme sahip olduğu da tartışılır nitelikte.

Bu ziyaretin ardından 2005 yılında başlayan müzakerelerin tıkanan başlıklarının ne zaman açılacağı konusunda ortada kesin bir bilgi de yok . Bir anlamda bu yaz açılması beklenen iki yeni başlıkla birlikte müzakerelerin daha da karmaşık bir sürece girdiğini de söyleyebiliriz.
Kişisel özgürlükler,insan hakları gibi konuların yanı sıra Kıbrıs konusunun kilitlediği müzakerelere AKP iktidarının çok sıcak bakmadığı da biliniyor.

Türkiye deki kamu oyunun bütün bu müzakere başlıkları kapsamında gündeme getirilen hassas konulara hazırlanması gereken son derece hassas süreci “türban “ tartışmalarıyla heba eden AKP iktidarı içine düştüğü çıkmaz sokaktan nasıl çıkacağının çabası içinde görünüyor.301 konusunda son derece sert ve kesin bir tutum alan MHP ‘nin hangi tavizle yumuşatılabileceği de büyük bir merak konusudur .

2005 yılında müzakerelerin başladığı günlerde tahmin edilen üye olma süreci 7-8 yıldan, 10-15 yıla yükselmiş durumdadır. Bu süre zammını neye borçlu olduğumuz da siyasi sorumluların hanesine düşülecek ayrı bir not olmalıdır.

“Kremna (Κρεμνα)`

Uçurumun kıyısında bir Pisidia kenti. Klasik Yunanca "Uçurum" anlamına gelen (κρημνός) kelimesinden yola çıkarak adının veril...