17 Mar 2008

Anayasa ve güçler ayrılığı prensibi

Anayasal demokrasi ilkesi, siyasal gücü elinde bulunduran kimselerin bu güçlerini kötüye kullanabileceklerinin varsayılmasını şart koşar.’

John Stuart Mill


Anayasal Demokrasi Kavramı, yoğunluklu olarak 18’ inci Yüzyıldan itibaren liberal düşünceye mensup siyaset bilimciler tarafından ortaya atılan ve temellendirilen bir kavramdır.

Demokrasi kavramının sınırsız özgürlük anlamında değerlendirilmesi ve bu değerlendirmenin karşıt düşünce temsilciler tarafından kıyasıya eleştirilmesine karşılık, demokraside de sınırlar olduğu, ancak bu sınırların herkesi kapsadığı ve yasalarla belirlenmesi gerektiği düşüncesi, anayasal demokrasi kavramını doğurmuştur.

Anayasal demokrasi düşüncesinin temel hedefi, iktidar karşısında birey haklarını garanti altına alma, koruma ve geliştirme olduğu için, anayasal demokrasi kavramını, demokratik hukuk devleti veya hukukun egemen olduğu bir çizgide yürüyen demokrasi olarak da ele almamız mümkündür.

Ancak hepsinde de amaç, iktidarın keyfi icraatlarının engellenmesi , her eylemin hukuk kurallarıyla sınırlandırılması, fertlerin doğal haklarının devlet karşısında korunmasıdır. Anayasal demokrasinin ilkelerine uyulması bağlayıcıdır.

Bu zorunluluk daha ziyade devlet organlarını; siyasal iktidarı ve kamu görevlilerini konu alan bir bağlayıcılıktır. Bu bağlayıcılık, kamu karşısında fertlerin haklarının en temel güvence alanını oluşturmaktadır.

Çünkü anayasayla belirlenen ilkeler, kişiler arası özel ilişkileri değil, kişilerin devlet karşısındaki konumunu ve devletin kişilere ve kamu alanına yönelik tasarruflarına bağlayıcılık getirmektedir.

Bu şart, anayasal demokrasi düşüncesinin fertlere sunulan kişisel yaşam alanlarının en temel güvencesi olması sonucunu doğurmuştur.

Demokrasi kavramının ‘anayasal’ ön ekiyle birlikte kullanımı acaba bu kavramı başkalaştırmakta mıdır ? Bu soruya cevap arayan James M. Buchanan ‘bugün için demokrasi kavramı tamamen boş bir anlam ihtiva etmektedir. ‘anayasal’ kelimesi, ‘demokrasi’ kelimesinin bir ön eki olarak kullanılmalıdır.

Demokrasinin temel ilkelerinden birisi olan bireysel özgürlük, ancak devletin faaliyet alanı ve çerçevesinin anayasal normlarla sınırlandırılması halinde bir anlam ihtiva edebilir’ diyerek demosun egemenliğinin devletin yani kamusal alanın anayasa ile sınırlandırılmasına işaret ediyor.

İşte tam bu noktada Anayasal sınırların belirlenmesinde ‘hukuk devleti’ ve ‘kuvvetler ayrılığı’ kavramları ortaya çıkıyor. Bu iki ilke dışında ‘şeffaflık’, ‘laiklik’, ‘demokrasi kültürü’, ‘sivil toplum’ ve ‘iktidarın sınırlandırılması’ ilkeleriyle alanı genişletmek mümkündür. ‘Hukuk Devleti’, iktidarın sahip oluğu ‘siyasi’ güç ve yetkilerin çerçevesi ve sınırları mutlaka devlet anayasası içerisinde belirlendiği boyuttur. Bireyleri, devlete karşı korumak için devletin hukuk kuralları (anayasal ve yasal kurallar/normlar) ile sınırlandırılması gereklidir.

İdeal devletin bu boyutu Hukuk Devletiyle mümkündür.

.
"Hukuk Devleti İlkesi Ve Güçler Ayrılığı Anayasal Demokrasinin Temel Güvencesini Oluşturur: Ab Açısından Değerlendirme." başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Murat Türkyılmaz'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

“Kremna (Κρεμνα)`

Uçurumun kıyısında bir Pisidia kenti. Klasik Yunanca "Uçurum" anlamına gelen (κρημνός) kelimesinden yola çıkarak adının veril...