18 Şub 2008

Londra Günlükleri

İkinci Gün :

Bugün önce "London Eye " diye adlandırılan Times nehri kenarındaki çarkı görmeye gidiyoruz. Karı koca mimarlar David Marks and Julia Barfield yılda 3.5 milyon turistin ziyaret ettiği 135 metre yüksekliğindeki bu çark biçimindeki çelik konstrüksiyonu tasarlarken acaba Barok klasik Londra yapılarıyla nasıl bir ilişki kuracağını düşündüler ? Uzay çağı kapsülerine binip 100 metreden Westminster sarayına bakarken nehir gemileriyle yapılan tura katılmadığıma hayıflanıyorum . Bu "Londra'nın gözü" bana göre değil.

En iyisi yine çift katlı otöbüsler.Günlük bir kart alıp kenti boydan boya kateden çift katlı otöbüslerle akşama kadar gezebilirsin.Beğendiğin yerde in,yemeğini ye yürüyüş yap müzeleri gez ;sonra tekrar otöbüse bin kendi tasarladığın ve uyguladığın otöbüs turuna devam et .Evet bence en iyisi bu .

Covent-Garden 'da inmeli. London Eye'ın panzehiri olabilir .Nitekim öyle de oluyor.Orada her zaman ilginç bir şeyler bulunabiliyor.Charles Dickens'in hayaletiyle bile karşılaşabiliriz. Seven Dials' 'dan aşağıya Monmouth Street 'e doğru yürürken kral ikinci Charles 'ın kurdurduğu tiyatroları ve metresi Nell Gwynne'i de hayal edebilirsiniz.Şimdi bu sokaklarda Kraliyet tiyatro akademisi öğrencilerinin gösterilerini izleyebilirsiniz.Robot adam,lastik kız,testereci John gösterileri biraz sirk tadında ama sonuna kadar izlemek zorunda değilsiniz.Yürüyüp başka bir sokağa ya da kalabalık bir İralanda pub'ına kendinizi zaplayabilirsiniz. Evet bir bardak bir şeyler içmenin de tam zamanı .

Bir bardak kırmızı Şili merlot şarabı sizi 1836 yılına götürebilir.Orada genç Boz Dickens siyasi yazılar yazdığı 'Evening Herald ' gazetesinden çıktıktan sonra sizin şarap içtiğiniz Pub'a gelir.Onu oturduğu köşe masada defterine notlar alırken görürsünüz.

'A tale of Two cities ' in ana çatısını kurmakla meşguldür.Fransız devriminin ve aydınlanmanın alegorisini kurarken , tam o anda İstanbul'da Şinasi, Ziya Paşa,ve Namik Kemal,’ bambaşka düşünceler içindedir .

Babıali civarında Kirkor'un meyhanesinde çöken imparatorluğu nasıl kurtaracaklarını tartışmaktadırlar.

İşte orada Covent Garden da o pubda iki kentin öyküsünü ve aydınlanmayı düşünürsünüz..

“Kremna (Κρεμνα)`

Uçurumun kıyısında bir Pisidia kenti. Klasik Yunanca "Uçurum" anlamına gelen (κρημνός) kelimesinden yola çıkarak adının veril...