7 Nis 2007

Zihin Kapısı




Kendini bilme ve anlama uğraşısında ilk adım bilmektir. Bilmek için de önceden nasıl bilindiğini öğrenmek gerekir. Bunu da tek başımıza öğrenmemiz mümkün değildir .

İlk kapı zihin kapısıdır.Kendini bilme ve zihinde 'kendi'nin yolculuğu,'öteki'nin de göz ucuyla izlendiği buruk bir süreçtir.Bu kapıdan içeri girmek için ne yapmalı?Nasıl yapmalı da o demir parmaklıkları geçmeli ?

Düşünce tarihinde hemen her zaman “beynin algılayan ve düşünen bölümü”ne denk düştüğüne inanılan zihin, bir yanda düşünce ya da düşünme olgusuyla, öte yanda bilgi ya da bilme olgusuyla beraber düşünülmüştür.

Kuşkusuz zihinde olup bitenlerin başkalarınca gözlemlenemez olması, başka bir deyişle, zihinde her ne olup bitiyorsa bunun yalnızca ve yalnızca kişinin kendi iç gözlemine açık oluşu zihni özel ve kendisi kılar.

Zihinde yolculuk etmek için öncelikle ilk anılardan yola çıkarak yol haritaları çıkarmak gereklidir.Anıların her biri başka anı kümesine , o kümeler de başka zihin kapılarına açılacaktır.

Bu esrarengiz yolculuğa çıkmak için cesaretli olmak gerekir.

Günümüzde bu işle uğraşan disiplinlerden felsefe akımları, zihnin işleyişi ve bilincin seviyeleri üzerinde değişik kuramlar üretme sanatıdır .Zihin felsefesi de belirlenmiş disiplinlerden biridir .Kurucusu da Descartes olarak bilinmektedir.

Descartes'ci temeller üstüne kurulu bulunan zihin felsefesinin ana sorunlarından birini olusturan zihnin doğası terimi, bizi zihin-beden ikilemesine de götürür.

Zihin-beden ikilemi Descartes'ın iç ile dış arasında kurduğu ilişkiyi yorumlamasıyla bir tür 'metafizik' alana doğru bizi çeker. Zihin ile bedenin özünde birbirinden ayrı iki farklı mekanizma olduğu kuramına dayanan düşüncelere değinmeden zihin kapılarından geçmek mümkün değildir .Bir zihin dünyasının varlığı ,bir madde dünyasının ayrılığı düaliteyi karşımıza getirecektir.Zihin ve beden ve ikisinin ilişkisi.

Nitekim Malebranche ile Berkeley tarafından savunulan "öznel idealizm" anlayışında maddenin varlığının toptan reddediliyor olması, ikiliğin bir yanını oluşturan bedenin de temellendirilemez olduğu anlamına geliyordu. 20. yüzyılda ağırlıklarını iyiden iyiye duyumsatan "dilci", "görüngübilimsel", "post-yapısalcı" düşüncelerin etkisiyle pek çok kavramsal ayrım gibi zihin ile beden arasında yapılan geleneksel ayrım da geçerliliğini büyük ölçüde yitirmiştir.

Söz konusu ayrımın savunulur bir yanı olmaması bir yana, gerek kavrayışımızın işleyişini gerekse de yaşam akışımızı bozan son derece büyük yanlışlara olanak tanıdığının felsetecilerce olurlanması, zihin felsefesinin yerleşik soruşturma çerçevesinin hepten başkalaşması gibi çok önemli bir sonuç doğurmuştur.Doğal olarak eskiyle yeniyi iki ayrı boyutta ele alarak zihin çözümlemeleri yapmak gerekecektir.Bu da ayrı bir zihin donanımını gerektirir.

Böylelikle zihin ve madde ayırımı dikkate alınarak zihin kapısından içeri girdikten sonra sürekli ikilemli bir ilerleme yapmak gerekmektedir .Bu da zihnin ve bedenin tek bir birim olduğunu düşünerek ve aynı zamanda iki ayrı birim olduğunu da varsayarak ; iki farklı kurguya göre dünyayı algılamakla ve iki ayrı düzlemde ilerlemekle mümkün olabilecektir. Zihin kapısından geçmek sadece bir başlangıçtır.İki farklı kurguyu özümseyerek yol alınır .Yolun sonunda ikinci kapıya yaklaşılır .

“Kremna (Κρεμνα)`

Uçurumun kıyısında bir Pisidia kenti. Klasik Yunanca "Uçurum" anlamına gelen (κρημνός) kelimesinden yola çıkarak adının veril...